Publications without Fulltext

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/3

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 27
  • Placeholder
    Publication
    Attentional control scale- Turkish version: psychometric qualities, factor structure and its comparison with behavioral measures of executive attention
    (ODTÜ, 2024) Ayşe ALTAN-ATALAY,Sebla Umay AKSUNGUR,Esin TÜRKAKIN; Department of Psychology; Cinli, Dilem; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities
    Attentional control refers to the capacity to voluntarily control attentional resources in a flexible manner. Attentional control was reported to play a fundamental role in self-regulation, emotion regulation, delay of gratification, and psychological distress. The Attentional Control Scale (ACS) was developed to measure perceived attentional control based on shifting and focusing dimensions. The present studies aimed to adapt the Turkish version of ACS and asses its psychometric characteristics. Study 1 aimed to explore the psychometric qualities of the Turkish version with a group of Turkish individuals (N = 428, 306 women) between the ages of 18 and 68 and supported the two-factor model of ACS consisting of 17 items in total. The results supported that shifting, focusing, and total ACS showed adequate internal consistency, test-retest reliability, and convergent validity evidence based on its significant correlations with measures of anxiety, depression, and repetitive negative thinking, signifying its proper psychometric characteristics. In Study 2 (N = 97, 65 women), the association of ACS with behavioral attentional control measures was examined, and non-significant associations between self-report and behavioral measures of attentional control were denoted. These findings signified that rather than indicating the individual’s actual attentional control capacity, ACS assessed how the individual perceives their own attention control capacities. Taken together, the results suggest that the Turkish form of ACS is a valid and reliable scale that can be used to assess perceived attentional control capacity based on shifting and focusing domains, particularly in the research setting./Dikkat kontrolü, dikkat kaynaklarını esnek bir şekilde gönüllü olarak kontrol etme kapasitesini ifade eder. Dikkat kontrolünün öz-düzenleme, duygu düzenleme ve hazzı erteleme kapasitesinin yanı sıra psikolojik sıkıntı belirtilerinde temel bir rol oynadığı bildirilmiştir. Dikkat Kontrolü Ölçeği (DKÖ), değiştirme ve odaklanma boyutlarına bağlı olarak algılanan dikkat kontrolünü ölçmek üzere geliştirilmiştir. Mevcut çalışma DKÖ'nün Türkçe versiyonunu uyarlamayı ve psikometrik özelliklerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma 1, 18 ve 68 yaşları arasındaki bir grup Türk bireyde (N = 428, 306 kadın) DKÖ’nün Türkçe versiyonunun psikometrik özelliklerini keşfetmeyi amaçlamış ve toplam 17 maddeden oluşan DKÖ’nün iki faktörlü yapısını desteklemiştir. Sonuçlar, değiştirme, odaklanma ve toplam DKÖ’nün yeterli iç tutarlılık, test-tekrar test güvenilirliği ve kaygı, depresyon ve tekrarlayıcı olumsuz düşünce ölçekleriyle yakınsak geçerlilik puanları gösterdiğini ve uygun psikometrik özelliklere işaret ettiğini desteklemiştir. Çalışma 2'de (N = 97, 65 kadın), DKÖ’nün davranışsal dikkat kontrolü ölçümleriyle ilişkisi incelenmiştir ve DKÖ’nün öz-bildirim ölçümleri ile davranışsal ölçümleri arasında anlamlı ilişkiler olmadığı görülmüştür. DKÖ, bireyin gerçek dikkat kontrolü kapasitesini göstermekten ziyade bireyin kendi dikkat kontrolü kapasitesini nasıl algıladığının bir göstergesi olma eğilimi göstermektedir. Sonuçlar bir bütün olarak ele alındığında, DKÖ’nün Türkçe formunun, değiştirme ve odaklanma boyutlarına bağlı olarak algılanan dikkat kontrolü kapasitesinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir.
  • Placeholder
    Publication
    Acculturation and family relations
    (Türk Psikologlar Derneği, 2014) Department of Psychology; Kağıtçıbaşı, Çiğdem; Faculty Member; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; N/A
    This article is an overview of some of the main issues seen in the context of immigration. As an epilogue, it relates to the other articles in this Special Issue, as well. In particular, the European scene is examined on the basis of research conducted over the last decades. There is also an emphasis on family relations and acculturation as well as their interface. Immigration and acculturation over half a century are introduced through a historical perspective noting that multiphasic and multidisciplinary approaches are needed to understand the myriad factors involved. In particular, cultural and developmental viewpoints are promising. Acculturation research has focused on the acculturating migrant, without due attention to the context of acculturation. In particular, prejudice and discrimination are the greatest challenges. This approach leaves something to be desired, since immigration is a very complex human phenomenon involving issues ranging from micro to macro levels of analysis. While the former concerns individual factors, including the family, the latter includes historic, sociological, economic, and legal aspects and applications. Focusing on the acculturating (or non-acculturating) individual or family without a contextual approach can lead to dispositional attributions, even ‘blaming the victim’, that is, social psychological processes not conducive to understanding and promoting the well-being of the immigrant or the host society. In this context, there is a further need for research to address policies and to suggest solutions for improvement. In particular, concerted efforts that prove to be beneficial for the family, women and children are badly needed. Turkish psychologists and social scientists would do well to attend to these very important topics of study. / Bu makale göç olgusunun çeşitli yönlerine eğilen genel bir çalışmadır ve bu özel sayı için bir sonsöz niteliği taşımaktadır. Özellikle son birkaç on yıldaki araştırmalardan yola çıkarak, bu özel sayıdaki makaleler de dahil olmak üzere, Avrupa’daki durumu ele almaktadır. Aynı zamanda kültürleşme ve aile konularını ve bunların etkileşimini inceler. Yarım yüzyıllık bir göç olgusu tarihsel bir perspektifle ele alınıyor. Bu çok faktörlü karmaşık olayı iyi anlayabilmek için çok katmanlı ve çok disiplinli bir yaklaşımın gerekli olduğu da not ediliyor. Özellikle kültürel ve gelişimsel yaklaşımların yararlı olacağı öne sürülüyor. Kültürleşme çalışmaları genellikle kültürleşme ortamını yeterince incelemeden kültürleşen göçmene vurgu yapıyor. Oysa ki baskın toplumdaki önyargı ve ayrımcılık önemli sorunlardır. Bu yaklaşım yetersiz kalıyor çünkü karmaşık göç süreci, mikro yaklaşımlardan, makro yaklaşımları gerekli kılan karmaşık bir olgudur. Mikro düzeyde insan ve aileye yönelik araştırmalar söz konusuyken, makro düzeyde sosyolojik, ekonomik, hukuksal hususların ve uygulamaların incelenmesi önemlidir. Bağlamı dikkate almadan, kültürleşen (ya da kültürleşmeyen) birey ya da aileye vurgu yapmak, içsel atıflara, hatta “mazlumu suçlamaya” kadar gidebilir. Bunlar ise, olayı anlamaya ve gerek göçmenin, gerek baskın toplumun yararına olmayan sosyal psikolojik yaklaşımlardır. Bu noktada araştırmaların göçmen politikalarına yönelik ve çözüm önerici olması çok yararlıdır. Özellikle, göçmen kadın, aile ve çocukların esenliğine katkıda bulunabilecek çabalara ihtiyaç vardır. Türk psikologlar ve sosyal bilimcilerin bu çok önemli araştırma konularına daha fazla eğilmesi çok yararlı olacaktır.
  • Placeholder
    Publication
    Child socialization goals of Turkish mothers: an investigation of education related within-culture variation
    (Türk Psikologlar Derneği, 2009) Çıtlak, Banu; Leyendecker, Birgit; Department of Psychology; N/A; Selçuk, Bilge; Gözkan, Ayfer Dost; Faculty Member; Master Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; Graduate School of Social Sciences and Humanities; 52913; 124621
    This study aimed to explore the long-term socialization goals of Turkish mothers from different educational backgrounds. The participants were low-educated (n = 20) and high-educated (n = 20) Turkish mothers whose ages ranged from 24 to 39 years. In-depth semi-structured interviews were conducted to measure long-term socialization goals of mothers. Results indicated that, as predicted, low-educated mothers emphasized the importance of relatedness and obedience more than high-educated mothers; and high-educated mothers stressed autonomy and self-enhancement as desirable characteristics more than low-educated mothers did. The two groups of mothers also reported some common goals such as valuing lovingness, decency, and self-control in their children. Overall, the fi ndings pointed to the relative salience of constructs such as autonomy and relatedness in the socialization goals of Turkish mothers with high and low education levels. The fi ndings provided support for Kağıtçıbaşı’s Family Change Model, shedding light on the variations in family structure across various socio-cultural-economic contexts. It also upholds Kohn’s theory which proposes that occupation infl uences socialization goals of parents. / Bu çalışma, Türk annelerin uzun süreli çocuk sosyalleştirme hedefl erini (çocuklarının ileride sahip olmalarını istedikleri özelliklere ilişkin hedefl erini) eğitim durumlarına göre karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, yüksek düzeyde eğitimli (en az on üç yıl örgün eğitim kurumlarına devam etmiş) yirmi anne ve düşük düzeyde eğitimli (en fazla altı yıl eğitim almış) yirmi anne ile Sosyalleştirme Hedefl eri Envanteri kullanılarak görüşmeler yapılmıştır. Annelerin sosyalleştirme hedefl eri, Kendini Geliştirme, Davranışlarını Kontrol Etme, Topluma Uyum, Sevecenlik ve Uygun Davranma sınıfl andırmalarına göre karşılaştırılmıştır. Yapılan analizler, yüksek eğitimli annelerin düşük eğitimli gruba göre kendini geliştirme ile ilişkili hedefl eri daha fazla, uygun davranış göstermeye ilişkin hedefl eri ise daha az vurguladıklarını göstermiştir. Bununla birlikte, iki anne grubu arasında davranışları kontrol, topluma uyum, ve sevecenlik sınıfl andırmalarına ilişkin hedefl erde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çalışmanın sonuçları, Kağıtçıbaşı’nın Aile Değişim Modeli ve Kohn’un ebeveynin mesleki konumu ile çocuk yetiştirme tutumlarını ilişkilendiren kuramı bağlamında tartışılmıştır.
  • Placeholder
    Publication
    A review on the cultural characteristics of mentalization and relations with psychological symptoms
    (Sanat ve Dil Araştırmaları Enstitüsü, 2021) Halfon, Sibel; Department of Psychology; Coşkun, Ayşenur; Researcher; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; N/A
    Mentalization is the ability to surmise the mental states such as thoughts, wishes, intentions, needs and feelings behind one’s own and others’ behaviors. Mentalization has been an important concept in understanding personality development and psychopathology in recent years. However, the cultural factors that affect mentalization is an understudied area, which has also not been investigated in Turkey. In this review, the development of the concept of mentalization will be explored comparing individualistic and collectivistic cultures. The specific mentalization characteristics that may emerge in Turkey are discussed. With this aim, the concept of mentalization, its development and the kinds of mentalization impairments that emerge in psychopathology are discussed. Afterwards, the effects of culture on mentalization are discussed with reference to recent empirical literature. Specifically, the effects of cultural context on the development of theory mind, affective and cognitive mentalization, self and other-focused mentalization, explicit and implicit mentalization are explored. The reviewed studies suggest that in collectivistic cultures, individuals tend to others’ mental states and socially accepted objective norms more than their own internal states and refrain from strong emotions such as anger that may disrupt the social harmony. Moreover implicit mentalization is less affected by culture. Based on the reviewed studies, culturally sensitive suggestions are provided regarding how to conduct mentalization assessments and practices. / Öz: Zihinselleştirme, kişinin kendisinin ve başkalarının davranışlarının arkasında yatan düşünce, istek, niyet, ihtiyaç ve duygu gibi zihin durumlarını anlama ve bunları birbirine bağlayabilme yetisidir. Zihinselleştirmenin kişilik gelişimi ve psikolojik belirtiler üzerine etkisi son yıllarda yaygın olarak çalışılmasına rağmen, kültürel özelliklerin zihinselleştirme ile ilişkisi nispeten az çalışmada ele alınmış ve Türkiye’de bu konu incelenmemiştir. Bu derlemede, zihinselleştirme kavramının gelişimi bireyci ve toplulukçu kültürel yapılar karşılaştırılarak incelenmiştir. Türkiye’de ortaya çıkabilecek farklı zihinselleştirme özelliklerine yer verilmiştir. Bu amaçla, öncelikle zihinselleştirme kuramı, gelişimi ve psikolojik belirti durumlarında ortaya çıkan zihinselleştirme kusurları derlenmiştir. Sonrasında, zihinselleştirmenin kültürel özelliklerden nasıl etkilenebileceği alanyazındaki görgül çalışmalar ışığında tartışılmıştır. Özellikle zihin kuramı gelişimi, duygusal ve bilişsel zihinselleştirme özellikleri, kendi ya da başkası odaklı zihinselleştirme ve son olarak sözel ve örtük zihinselleştirmenin kültürel bağlamdan nasıl etkilenebileceği incelenmiştir. Derlenen çalışmalar, toplulukçu kültürlerde kişilerin başkalarının zihin durumlarına ve herkes tarafından paylaşılan nesnel gözlemlere daha fazla odaklanma eğiliminde olduklarını, öznel deneyimlerini daha az göz önünde bulundurduklarını, öfke gibi sosyal uyumu bozabilecek karşıt duygulardan kaçındıklarını göstermiştir. Ayrıca örtük zihinselleştirme özellikleri kültürel bağlamdan daha az etkilenmektedir. Derlenen çalışmalar doğrultusunda, zihinselleştirme değerlendirmeleri ve klinik müdahalelerin kültüre özgü zihinselleştirme özelliklerine hassasiyet göstererek nasıl düzenlenebileceğine dair öneriler verilmiştir.
  • Placeholder
    Publication
    Aralık zamanlama: kuramsal ve deneysel yaklaşımlar
    (Türk Psikologlar Derneği, 2016) N/A; Department of Psychology; Akdoğan, Başak; Balcı, Fuat; Master Student; Faculty Member; Department of Psychology; Graduate School of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; N/A; 51269
    Interval timing ability enables us to keep track of intervals in the seconds-to-minutes range. Given that time is a fundamental dimension of natural life, it is not surprising that interval timing has a crucial role in numerous cognitive functions and everyday activities. Behavioral studies focusing on interval timing suggest that individuals of different species are able to use temporal information efficiently. It has been proposed that time perception and timing processes in humans and other animals have common neural mechanisms, and that timing behavior can be manifested with similar statistical properties across species. In the first part of this article, several theoretical approaches to interval timing that rely on an internal clock mechanism are discussed. After presenting the main assumptions of these models, various psychophysical procedures that are widely employed to investigate interval timing ability in humans and other animals are described. Finally, approaches to decision processes underlying timing performance observed in these procedures are discussed. / Aralık zamanlama yetimiz, saniye ve dakikaları içeren süreleri zamanlayabilmemizi sağlar. Zamanın doğal hayatın temel bir parçası olması sebebiyle, aralık zamanlama birçok bilişsel süreç ve günlük aktivitede önemli role sahiptir. Aralık zamanlama üzerine yapılan davranışsal çalışmalar, farklı canlı türlerindeki bireylerin zamansal bilgiyi etkin bir şekilde kullanabildiğini ortaya koymaktadır. İlintili olarak, insanlar ve diğer hayvanlarda zaman algısının ve zamanlama süreçlerinin temelinde ortak sinirsel mekanizmaların bulunduğu ve zamanlama davranışının farklı canlı türlerinde benzer istatistiksel özelliklerle gözlenebildiği önerilmektedir. Bu makalenin ilk bölümünde, aralık zamanlama işlevini açıklamak üzere geliştirilmiş, temelinde içsel saat mekanizmasını barındıran farklı kuramsal yaklaşımlar ele alınmaktadır. Aralık zamanlama modellerinin temel varsayımlarına yer verildikten sonra, insanlar ve diğer hayvanların süreleri zamanlayabilme yetilerini araştırmada kullanılan çeşitli psikofiziksel yöntemler tanıtılmaktadır. Son olarak, bu yöntemlerde gözlenen zamanlama performansının ortaya çıkmasında yer aldığı düşünülen karar süreçlerine yönelik analitik yaklaşımlar tartışılmaktadır.
  • Placeholder
    Publication
    Violence from a developmental psychopathology perspective
    (Türk Psikologlar Derneği, 2016) N/A; Department of Psychology; Ekerim-Akbulut, Müge; Selçuk, Bilge; PhD Student; Faculty Member; Department of Psychology; Graduate School of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; 311454; 52913
    In this article, violence and factors that underlie violence are examined with regards to callous-unemotional traits. Callous-unemotional traits are characterized by lack of empathy, guilt and remorse, and were added as specifier for diagnosis of conduct disorders in the latest version of American Psychiatric Association's diagnostic manual, DSMV. Children with callous-unemotional traits are differentiated from other children with conduct disorders in terms of their temperamental characteristics, neuropsychological functions, and emotional and moral development. They show higher levels of aggression compared to children with conduct disorders, which puts them at risk for development of antisocial characteristics in adolescence and adulthood. This article presents a review of research that examines the role of biological and environmental factors such as temperament, parenting and sociocultural conditions in development of violent behaviors in relation to callous-unemotional traits and evaluates research findings from the perspective of developmental psychopathology. / Öz: Bu yazıda, şiddet ve şiddetin altında yatan sebepler, katı-duygusallıktan yoksun kişilik özelliğine (callous-unemotional traits) vurgu yapılarak ele alınmaktadır. Empati, acıma ve suçluluk duygularından yoksun olma gibi davranışları anlatan katı-duygusallıktan yoksun kişilik özelliği, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin son yayınladığı tanı ölçütleri kitabında (DSM-V), davranım bozuklukları (conduct disorders) başlığı altında yeni bir değerlendirme unsuru olarak yer almaktadır. Davranım bozukluğu sergileyen diğer çocuklardan mizaç özellikleri, nöropsikolojik işlevler ve duygusal ve ahlaki gelişim bakımından ayrışan katı-duygusallıktan yoksun kişiliğe sahip çocuklar, yüksek seviyede şiddet davranışı sergilemekte, ergenlik ve yetişkinlik yıllarında antisosyal özellikler gösterebilecek risk grubunu oluşturmaktadır. Bu yazı, katı-duygusallıktan yoksun kişilik özelliği ile bağlantılı olarak şiddetin gelişimine etki eden mizaç, ebeveyn davranışları ve sosyokültürel ortam gibi biyolojik ve çevresel etmenleri inceleyen araştırmaların bir derlemesini sunmakta ve araştırma bulgularını gelişimsel psikopatoloji bağlamında değerlendirmektedir.
  • Placeholder
    Publication
    Effects of parenting and child temperament on the development of prosocial behavior: the mediating role of theory of mind
    (Türk Psikoloji Derneği, 2005) Sanson, Ann; Department of Psychology; N/A; Selçuk, Bilge; Köymen, Saadet Bahar; Faculty Member; Master Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; Graduate School of Social Sciences and Humanities; 52913; N/A
    The purpose of this study was to investigate the influences of parenting and child temperament on the development of prosocial behaviors, and the mediating role of theory of mind in this relationship. Another aim was to examine cultural similarities and differences in levels of prosocial behaviors and their predictors. The participants in the study were 151 Australian and 50 Turkish preschoolers living in Australia, and their mothers and care-providers. Multiple methods (mother and teacher ratings, behavioral assessments) were used to assess prosocial behaviors. The ability of theory of mind was assessed using three false belief tasks. Results indicated equivalent levels of prosocial behavior in Turkish and Australian groups, but somewhat different routes to their development. Maternal warmth and child persistence predicted prosocial behavior for the Australian sample. For the Turkish sample, obedience-demanding behavior had a facilitating effect upon prosocial development. Theory of mind was positively related to prosocial behavior in both cultural groups. The direct and indirect effects of parenting and child temperament on prosocial development and the mediating role of theory of mind are discussed in relation to cultural norms. / Bu çalışma, ebeveyn davranışları ve çocuğun mizacının, okul öncesi dönemindeki çocukların olumlu sosyal davranış gelişimine etkilerini ve zihin kuramı yeteneğinin bu ilişkideki aracı rolünü araştırmayı amaçlamıştır. Çalışmanın bir diğer amacı, bu ilişkilerdeki kültürler arası benzerlik veya farklılıkların incelenmesidir. Ömeklem, Avustralya'da yaşayan 151 Avustralyalı ve 50 Türk çocuk ile bu çocukların anneleri ve yuva öğretmenlerinden oluşmuştur. Olumlu sosyal davranışların değişik yönlerinin ölçülmesini sağlamak için birden çok değerlendirme yöntemi (anne ve öğretmen anketleri, bireysel değerlendirmeler) kullanılmıştır. Zihin kuramı yeteneği, üç değişik yanlış kanı testi ile ölçülmüştür. Sonuçlar, Türk ve Avustralyalı çocukların olumlu sosyal davranış düzeylerinin benzer olduğunu, ancak yordayıcı faktörlerin farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Avustralya grubunda anne sıcaklığı ve sebatkar mizaç, Türk grubunda ise annenin itaat bekleme davranışı, olumlu sosyal davranışı anlamlı olarak yordamıştır. Zihin kuramı yeteneği, her iki kültürel grupta da olumlu sosyal davranış ile pozitif ilişki göstermiştir. Ebeveyn davranışları ve çocuğun mizaç özelliklerinin olumlu sosyal gelişime doğrudan ve zihin kuramını etkileme yoluyla dolaylı etkileri, kültür bağlamında incelenerek tartışılmıştır.
  • Placeholder
    Publication
    A home of hearts: the effectiveness of an intervention program for foster families
    (Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2021) Söylemez, Yudum; Department of Psychology; Kitiş, Selin; PhD Student; Department of Psychology; Graduate School of Social Sciences and Humanities; N/A
    Foster care is one of the most preferred services among the child protection systems. However, most of the children enter foster care system with their earlier adverse caretaking experiences, which have a considerable influence on their interactions with foster parents. Literature demonstrates the difficulties foster families face following the placement of the child. This study presents a shortterm semi-structured play therapy model, adapted from different therapy approaches, with an aim to support foster families in dealing with these difficulties through focusing on parent-child interaction. A preliminary evaluation of the applicability and effectiveness of the intervention is presented through qualitative and quantitative methods following the implementation of the program with six foster families who have three-to-six years old children.To examine the experiences of foster parents during the program, parent interviews were conducted before and after the intervention and were analyzed by using thematic analysis. To assess intervention outcome on children, Child Behavior Checklist, Attachment Story Completion Task, and Play Assessment ratings were collected pre- and post-intervention. Results revealed significant improvements in parenting skills and children’s play capacities. Parents indicated better mentalization and attunement skills on parent-child interaction, and children showed progress in symbolic play capacity. No significant results were found regarding children’s symptoms and attachment patterns after the intervention. These results contribute to the Turkish literature and clinical practice by presenting an applicable and effective intervention for foster families. / Koruyucu ailelik çocuk koruma hizmetleri içerisinde dünyada en çok tercihedilen sistemlerden biridir. Bununla beraber, çocukların birçoğu bu ilişkiye önceki olumsuz bakım deneyimleriyle birlikte başlar ve bu durumun koruyucu ailedeki ebeveyn-çocuk ilişkisi üzerinde önemli bir etkisi vardır. Literatür,koruyucu ailelerin bu konuda yaşadıkları zorlukları göstermektedir. Bu çalışma,koruyucu ailelerin bu zorluklarla baş etmesine yardım etmek amacıyla farklıterapi yaklaşımlarından uyarlanmış ebeveyn-çocuk bağlanma ilişkisine odaklanan kısa dönemli yarı yapılandırılmış bir terapi modeli sunmaktadır. Bu müdahale programının uygulanabilirlik ve etkililik değerlendirmesine dair ön bulgular 3-6 yaş arası çocuğu olan altı koruyucu aile ile yapılan uygulamanın ardından nitel ve nicel yöntemlerle gösterilmiştir. Ebeveynlerin koruyucu aileliğe ve programa dair deneyimlerini değerlendirmek için müdahaleden önce ve sonra ebeveyn görüşmeleri yapılmış ve bu görüşmeler tematik analiz ile incelenmiştir.Müdahalenin çocuklar üzerindeki etkisini ölçmek için Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeği, Oyuncak Öykü Tamamlama Testi ve Oyun Değerlendirme Skalası puanları sürecin başında ve sonunda toplanmıştır.Sonuçlar, ebeveynlik becerilerinde ve çocukların oyun kapasitelerinde önemli değişimler göstermiştir. Ebeveynlerin zihinselleştirme ve çocuğa uyumlanma becerilerinde ilerleme ve çocukların sembolik oyun becerilerinde anlamlı gelişme görülmüştür. Çocukların semptomlarında ve bağlanma modellerinde müdahaleden sonra anlamlı değişim olmamıştır. Bu sonuçlar, koruyucu aileleriçin uygulanabilir ve etkili bir müdahale programı sunarak Türkiye literatürüne ve klinik pratiğine katkıda bulunmaktadır.
  • Placeholder
    Publication
    An investigation of the psychometric properties of the Turkish versions of the interpersonal needs questionnaire and acquired capability for suicide-fearlessness about death scale
    (2020) Arslantaş, Hülya; Öztürk, Cennet Şafak; Eskin, Berke; Department of Psychology; Eskin, Mehmet; Faculty Member; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; 2210
    Objective: Suicidal behavior is serious public health problem. Interpersonal Psychological Theory of SuicideIPT tells that feelings of thwarted belongingness and perceived burden someness are composed of two perceptions that make people tend to suicide. But the theory argues that will is not sufficient for occurrence of a suicidal behaviour. Individual must have acquired capability for suicide as well. Recently it is seen that IPT is a theorethical framework that is frequently used in suicide researches. The purpose of this study was to investigate the psychometric properties of the Turkish versions of the Interpersonal Needs Questionnaire (INQ) and Acquired Capability for Suicide Scale -Fearlessness about Death (ACSS-FAD). Method: Data were collected from 409 university students. Results: The Turkish Interpersonal Needs Questionnaire and the Acquired Capability for Suicide- Fearlessness about Death scale demonstrated adequate psychometric properties. Both had high internal consistency and test-retest reliabilities. Discussion: The results of the present study have revealed that the Turkish versions of the Interpersonal Needs Questionnaire (INQ) and Acquired Capability for Suicide Scale-Fearlessness about Death (ACSS-FAD) are reliable and valid instruments for measuring the constructs of the Interpersonal Psychological Theory of suicide. Therefore, we conclude that the two measuring instruments may contribute to the suicidological research and clinical practice in Turkey. / Öz: Amaç: Günümüzde düşünce, girişim ve ölümleri kapsayan intihar davranışları önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Kişilerarası Psikolojik İntihar Kuramı (KPİK) engellenmiş ait olma (thwarted belongingness) ve başkalarına yük olma (perceived burden someness) duygularının insanları intihara meyilli/istekli hale getiren iki algıdan oluştuğundan bahsetmektedir. Fakat kuram, bir intihar davranışının ortaya çıkması için isteğin yeterli olmadığını bunun için kişide edinilmiş intihar yeterliliğinin (acquired capability for suicide) de olması gerektiğini öne sürmektedir. Son zamanlarda KPİK'nın intiharbilim alanındaki araştırmalarda sık kullanılan bir kuramsal çerçeve haline geldiği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı kişilerarası psikolojik intihar kuramının yapısal kavramları olan Kişilerarası İhtiyaçlar Anketi (KİA) ve Edinilmiş İntihar Yeterliliği-Ölüm Korkusuzluğu Ölçeğinin (EİY-ÖKÖ) Türkçelerinin psikometrik özelliklerini araştırmaktır. Yöntem: Bu çalışmanın verileri üniversitelerin değişik akademik programlarında öğrenim görmekte olan 409 üniversite öğrencisinden toplanmıştır. Bulgular: Kişilerarası İhtiyaçlar Anketi ve Edinilmiş İntihar Yeterliliği-Ölüm Korkusuzluğu Ölçeğinin Türkçe formunun psikometrik özelliklerinin yeterli düzeyde olduğu bulunmuştur. Söz konusu ölçüm araçlarının iç-tutarlık ve test-tekrar test güvenirliklerinin yeterli olduğu görülmüştür. Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen bulgular Kişilerarası İhtiyaçlar Anketi ve Edinilmiş İntihar Yeterliliği-Ölüm Korkusuzluğu Ölçeğinin Türkçesi için geçerli ve güvenilir ölçümler sağlamıştır. Söz konusu ölçüm aracı Türkiye’deki intiharbilim araştırmalarına ve klinik uygulamalara önemli katkı sağlayacaktır.
  • Placeholder
    Publication
    Problems in the conceptualization of guilt and shame
    (Türk Psikologlar Derneği, 2006) N/A; Department of Psychology; Gözkan, Ayfer Dost; Selçuk, Bilge; Master Student; Faculty Member; Department of Psychology; Graduate School of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; 124621
    This paper aims to review the conceptualization of guilt and shame, and research findings based on this conceptualization in the recent literature. In the contemporary literature, conceptualization of guilt and shame shows variation. A recent conceptualization of guilt and shame makes a distinction between the two on the basis of their focus on behavior and self respectively in evaluative thought. In addition, studies based on this conceptual framework report findings that challenge previous research findings. According to the recent findings, shame has a destructive nature and it is associated with problem behaviors, whereas guilt has a constructive nature and it motivates the individual to take reparative actions. However, since the recent conceptualization of guilt and shame involves some theoretical problems, research findings based on the dichotomy of guilt and shame needs reconsideration. Moreover, the conceptualization of guilt and shame poses theoretical problems in terms of the universal validity of these two concepts as constructs. This review considers conceptual problems related to the dichotomous consideration of guilt and shame. In connection with this conceptualization, difficulties in cross-cultural definition of self-conscious emotions are also discussed. / Son yıllarda Batılı ülkelerde yapılan bir dizi araştırma, suçluluk ile utanç duyguları arasında, bu duyguların doğası ve davranışsal sonuçları bakımından bir ayırım gözetmektedir. Buna göre, hem suçluluk hem de utanç duyguları, kişinin özdeğerlendirmesi sonucu ortaya çıkan kendilik bilincine dayalı duygulardır. Suçluluk duygusu bu değerlendirmede kişinin davranışlarını, utanç duygusu ise benliği hedef almaktadır. Bu kavramsal çerçeveye dayanan araştırmalar, suçluluk duygusunun yapıcı olduğunu ve bireyi olumlu sosyal davranışlara yönlendirdiğini, utanç duygusunun ise yıkıcı olduğunu ve davranış sorunları ile ilişkili olduğunu bulmuştur. Ancak bu araştırmalar, suçluluk duygusunun da yıkıcı sonuçları olabileceğini gösteren araştırma bulguları ile çelişmektedir. Diğer yandan, suçluluk ile utanç duyguları arasındaki farkın, özeleştirinin davranış veya benliği hedef alması ve davranışsal sonuçları bakımından yapıcı ve yıkıcı olması gibi niteliklere bağlı olarak kavramsallaştırılması, tartışmalı bir kuramsal çerçeve ortaya koymakta ve temelini oluşturduğu araştırmaların da yakından irdelenmesini gerekli kılmaktadır. Bu yazı, son yıllarda yapılan araştırmalarda suçluluk ile utanç duygularının kavramsallaştırılmasındaki kuramsal sorunları ele almayı amaçlamaktadır.