Research Outputs
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/2
Browse
5 results
Search Results
Publication Metadata only Draw a Person Test Results Comparison between Generations and Gender: 33 Years Later(Türk Psikologlar Derneği, 2013) N/A; Department of Psychology; N/A; Kağıtçıbaşı, Çiğdem; Gülseren, Duygu Biricik; Faculty Member; Master Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; Graduate School of Social Sciences and Humanities; N/A; N/AThis study aims to observe the changes in Draw a Person Test performance over a long time period (33 years) with regard to socio-economic development and gender. The Draw a Person Test results obtained from fifth graders who live in Bursa and its villages were compared with the data collected from the same region 33 years earlier. This comparison, pointed to a general increase in the test performance. This increase was found to be greater in low socioeconomic status compared to high socio-ecnomic status. Additionally, the relationship between socio-economic status and test performance was found to be still valid (Kağıtçıbaşı ve Biricik, 2011). Another result obtained from the study is that girls performed better than boys. This difference is significant especially in low socio-economic status. In this article performance changes reflected on test scores and gender differences are explained from a time perspective. / Bu araştırma Bir İnsan Çiz Testi’ndeki performansın uzun bir zaman dilimi (otuz üç yıl) içerisindeki değişimini hem sosyo-ekonomik gelişme bağlamında, hem de toplumsal cinsiyet açısından anlamayı amaçlamaktadır. 1977 yılında Bursa ve civar köylerinde okuyan ilköğretim beşinci sınıf öğrencilerinden elde edilen Bir İnsan Çiz Testi sonuçları (Kağıtçıbaşı, 1979) otuz üç yıl sonra aynı yöreden toplanan verilerle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda yıllar içerisinde test performansında genel bir artış saptanmıştır. Bu kazanımın, düşük sosyo-ekonomik düzeyde, orta-üst SED’e kıyasla çok daha fazla olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte genel olarak sosyo-ekonomik düzey ile test performansı arasındaki önemli ilişkinin varlığı halen de geçerli olarak bulunmuştur (Kağıtçıbaşı ve Biricik, 2011). Araştırmadan elde edilen diğer bir sonuç ise kız öğrencilerin test performanslarının erkek öğrencilere kıyasla yüksek olduğudur. Bu fark özellikle düşük SED ortamında önemli derecededir. Bu makalede test sonuçlarına yansıyan performansın SED ve cinsiyetler arasında gösterdiği farklılıklar zaman perspektifinden açıklanmaya çalışılmıştır.Publication Metadata only Gender inequality: reflections on the nurses role in women's health(Koç Üniversitesi HYO Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANERC), 2012) Özdilek, Resmiye; N/A; Coşkun, Anahit; Faculty Member; School of Nursing; N/AThe “Universal Declaration of Human Rights” states that all people have equal rights without gender discrimination in all fields and in all circumstances. However, it is unfortunate that a disparity model giving more value and priority to men has continued from the past to the present in many areas of life. This inequality becomes more apparent in such areas as social life, marriage and family life, work life, education, politics and decision-making, human rights, and access to health services. The most important area of women’s health where gender discrimination appears is in reproductive health services. Throughout the world, women still face violence, become disabled or die due to their gender. Women are unable to make independent decisions regarding their health care due to a variety of social and family pressures, and face barriers when trying to access health care facilities and services. To achieve gender equality, individuals of all ages and genders, especially men, health workers, leaders, and legislators should develop awareness and adopt an equal perspective. Today, the WHO, the United Nations, the Council of Europe and organizations such as the Women’s Health Council have joined forces and initiated advocacy programs, including “Gender Equality, Women’s Empowerment, Gender Equality in Health and Gender-Sensitive Health Services”. It should be ensured that all nurses who work directly in society provide care and services based on human rights and gender equality. In our country, significant differences in health indicators between regions and settlements seriously affect women’s health, their problems, and their roles in society. Outside of advocacy, the nurse should assess women using a holistic approach and plan women’s health care accordingly /Öz: İnsan hakları evrensel bildirgesinde, kadın ve erkek ayırımcılığı yapılmaksızın tüm insanların her koşulda ve alanda eşit haklara sahip olduğu belirtilmektedir. Ancak geçmişten günümüze toplumsal yaşamın birçok alanında ne yazık ki erkeğe kadından daha fazla değer ve öncelik veren bir eşitsizlik modeli süregelmektedir. Bu eşitsizlik, özellikle toplumsal yaşam, evlilik ve aile içi yaşam, çalışma yaşamı, eğitim durumu, siyaset ve karar mekanizması, insan haklarını kullanma, sağlık hizmetlerinden yararlanma gibi alanlarda daha fazla göze çarpmaktadır. Kadın sağlığında toplumsal cinsiyet ayırımcılığının görüldüğü en önemli alan üreme sağlığı hizmetleridir. Dünya genelinde kadınlar, hala şiddete uğramakta doğurganlıkları nedeniyle sakat kalabilmekte ya da ölebilmektedir. Kadınlar, çeşitli toplumsal ve ailevi baskılar nedeniyle sağlık hizmeti almaya bağımsız karar verememekte, sağlık kuruluşuna gitmede ve sağlık hizmetlerinden yararlanmada engellerle karşılaşmaktadırlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında her yaş ve cinsiyetteki bireyin, özellikle de erkeklerin, sağlık çalışanların, liderlerin, yasa koyucuların vb. kişilerin bilinçlendirilmesi ve eşitlikçi bir bakış açısı geliştirmeleri sağlanmalıdır. Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Kadın Sağlığı Konseyi gibi kuruluşlar, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadının Güçlendirilmesi, Sağlıkta Cinsiyet Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Sağlık Hizmetleri” alanlarında güçlerini birleştirip savunuculuk faaliyetleri başlatmışlardır. Kadın ve ailesi ile birebir iletişim içinde olan hemşirenin, insan hakları ve cinsiyet eşitliği temelinde bakım ve hizmet vermesi sağlanmalıdır. Ülkemizde sağlık göstergeleri açısından bölgeler ve yerleşim yerleri arasındaki önemli farklılık, kadın sağlığı ve sorunları, kadının toplumsal konumu vb. hususları da ciddi biçimde etkilemektedir. Hemşire, savunuculuk görevi dışında hizmet verdiği kadını bütünsel yaklaşımla değerlendirmeli ve bakımını ona göre planlamalıdır.Publication Metadata only Sexuality and the Japanese empire: a contested history(Routledge, 2021) Department of Sociology; Demirci, Aiko Takeuchi; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 310431N/APublication Metadata only The European standard of gender equality in Turkey: harmonization, cross-fertilization or reputational reforms?(Pergamon-Elsevier Science Ltd, 2021) Roma, Marina; Scotti, Valentina Rita; Researcher; Law School; N/AThe present essay aims at investigating the content of the European Standard of Gender Equality (ESGE) in order to examine whether and how it permeated the Turkish legal system, in consideration of the long-lasting process of accession to the European Union (EU) the country is affording and of its membership in the Council of Europe (CoE) since 1949. Building on the theory of cross-fertilization, indeed, concluding remarks discuss whether the reception of the ESGE in Turkey was a real harmonization of the legal system, the result of a cross-fertilization implicating forms of adaptation to domestic habits or a feigned introduction of reforms in order to achieve a reputational effect, without a sincere evolution of the norms.Publication Metadata only Women’s labor and indebtedness in Turkey: a focus on everyday experiences(Dipnot Basım Yayın, 2020) N/A; N/A; Kılınçarslan, Pelin; PhD Student; Graduate School of Social Sciences and Humanities; N/AIn the last decades, the use of credit cards and consumer loans has become a prominent phenomenon. Debt-based consumption is now such an ordinary practice that many households depend on credit to sustain basic needs. Lower-income groups in particular are forced into borrowing for the necessities of social reproduction, with credit operating as a neoliberal mode of inequality management. Easier availability of financial means, weak schemes of social protection, commodification of welfare services, and growing socioeconomic inequalities have all played a role in making credit a substitute for services once included in welfare provisions. Household indebtedness is therefore a complex phenomenon which stands at the nexus of the capitalist relations of production and social reproduction intertwined with class and gender inequalities. Given the key role women play in these processes, it is essential to explore the following questions: What kind of impact does indebtedness have on women’s labor within and beyond households? How does this impact unfold at the level of everyday experiences? How do these experiences connect to the changes taking place in broader relations of power, production and social reproduction? This paper aims to explore these questions by drawing on in-depth interviews with women who are residents of indebted households in Istanbul. Turkey provides an important context for studying women’s experiences of debt. In Turkey where household indebtedness is relatively a new phenomenon, household debt has increased by six times since the early 2000s and significantly concentrated among lowerincome groups. This study shows that indebtedness shapes the ways in which women undertake reproductive work and participate in formal/informal employment, and these practices are mediated by labor market patterns, welfare and employment regimes, and hegemonic constructions of motherhood and “housewife”. This operates both ways. on the one hand, debt burden reinforces gender inequalities in the labor market and the household. on the other, women’s labor plays a key role in the management of debt burden. / Hanehalkının kredi ve kredi kartı kullanımı son yıllarda dikkat çekici niteliktedir. Borca dayalı tüketim o denli yaygınlaşmıştır ki günümüzde pek çok aile, gündelik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için krediye bağımlı hâle gelmiştir. Toplumsal yeniden üretimin artan maliyeti özellikle düşük gelir gruplarını borçlanmaya zorlamakta ve bu süreçte kredi, neoliberal bir eşitsizlik yönetimi aracına dönüşmektedir. Finansal araçlara erişimin kolaylaşması, sosyal güvenlik sisteminin zafi eti, kamusal hizmetlerin metalaşması ve derinleşen sosyoekonomik eşitsizlikler neticesinde kredi mekanizmaları, önceden kısmen devletin himayesinde olan refah uygulamalarının bir ikamesi olmaktadır. Dolayısıyla hanehalkı borçluluğu, kapitalist üretim ve toplumsal yeniden üretim ilişkilerinin temelinde şekillenen, sınıf ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle örülü, karmaşık bir meseledir. Bu bağlamda, kadınların borçluluğu nasıl deneyimlendiğine bakmak ve şu soruları sormak oldukça önemlidir: Borçluluk, toplumsal yeniden üretimin belirleyici öznesi olan kadınların hane içinde veya dışında emeğe katılım süreçlerini nasıl etkilemektedir? Bugünü belirsiz bir yarına bağlayan borçluluk durumu, kadınların gündelik hayatlarında nasıl açığa çıkmaktadır? Bu deneyimler; üretim, toplumsal yeniden üretim ve güç ilişkileri bağlamında neye tekabül etmektedir? Bu çalışma, bahsi geçen soruları İstanbul’da borçlu hanelerden kadınlarla yapılan görüşmelere dayanarak yanıtlamayı hedeflemek edir. 2000’li yılların başından itibaren hanehalkı borçlanma oranının altı kat arttığı, borçluların çoğunluğunu alt sınıfla ın oluşturduğu ve kadın emeğinin daha yoğun baskılarla karşılaştığı Türkiye’de, kadınların deneyimlerine yer vermek özellikle önemlidir. Mülakatlar gösteriyor ki borçluluk, kadınların ücretli/ücretsiz emeğe ve enformel/formel işgücüne katılımlarını veya katılım biçimlerini etkilemektedir. Üstelik kadınların buradan doğan deneyimleri, emek piyasasının ve sosyal politikaların cinsiyetçi yapısının yanı sıra ailedeki cinsiyet rolleri ve annelik ya da “ev kadınlığına” atfedilen manalar aracılığıyla şekillenmektedir. Bu noktada borçluluk ve kadın emeği arasında iki yönlü bir ilişki ortaya çıkmaktadır: Bir taraftan borç yükü, kadın emeğinin hane içi ve emek piyasasındaki eşitsiz konumunu pekiştirirken diğer taraftan kadın emeği, borç yüküyle başa çıkabilmenin önemli bir dayanağı olmaktadır.