Research Outputs
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/2
Browse
22 results
Search Results
Publication Metadata only A Middle and Late Bronze Age site in the Gediz Valley: Kaymakçı(Ege Yayınları, 2018) Ünlüsoy, Sinan; Department of Archeology and History of Art; Department of Archeology and History of Art; Roosevelt, Christopher Havemeyer; Roosevelt, Christina Marie Luke; Faculty Member; Faculty Member; Department of Archeology and History of Art; Koç University Research Center for Anatolian Civilizations (ANAMED) / Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED; College of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; 235115; 235112Kaymakçı is a fortified Middle and Late Bronze Age site situated in the middle Gediz Valley in the prov- ince of Manisa in western Anatolia. Kaymakçı consists of an 8.6 ha citadel, dispersed extramural settle- ment, and a cemetery, among other features. The site was first discovered in 2001 and then studied non- invasively from 2006 on by the Central Lydia Archaeological Survey (CLAS). It was the largest site of its period in the Gediz Valley and is recognized as a significant regional capital during the Late Bronze Age. Excavations at Kaymakçı promise gains in understanding for both the scientific knowledge of second- millennium BCE central western Anatolia and its links to the Aegean and Anatolian worlds. This article discusses the results of excavations conducted at Kaymakçı between 2014 and 2016 by the Kaymakçı Archaeological Project. The excavations are concentrated in three broad areas that show differences in topography as well as spatial and architectural layout: “The Southern Terrace,” “The Inner Citadel and Surrounding Slope,” and “The Northern Fortifications,” The focus of the article is the architectural remains exposed in these areas and what they say about the general layout of the Bronze Age settlement at Kaymakçı / Kaymakçı Manisa İl sınırları içerisinde Orta Gediz Vadisinde bulunan tahkimli bir Orta ve Geç TunçÇağı yerleşmesidir. Kaymakçı yaklaşık 8.6 hektarlık bir alanı kapsayan kale içi yerleşmesi, bunun dışındadağınık bir sur dışı yerleşmesi ve mezarlık alanından oluşmaktadır. Yerleşme ilk olarak 2001 yılında keş-fedilmiş ve 2006 yılından itibaren ise Merkezi Lidya Arkeolojik Yüzey Araştırmaları (CLAS) kapsamındaaraştırılmıştır. Döneminin Gediz vadisindeki en büyük yerleşmesi olan Kaymakçı önemli bir bölgeselbaşkent olarak yorumlanmaktadır. Kaymakçı’da yürütülen kazı çalışmaları MÖ 2. binyılda Batı Anadoluhakkında bilimsel bilgilerimizi arttırmasının yanı sıra bu bölgenin Ege ve Anadolu’nun diğer yöreleriile olan bağlantılarını açığa çıkarma potansiyeline sahiptir. Bu makalede 2014 ve 2016 yılları arasın-da Kaymakçı’da gerçekleştirilen kazı çalışmalarının sonuçları tartışılmaktadır. Kazılar hem topoğrafikhem de mimari ve yerleşim düzeni açısından farklılıklar gösteren üç ayrı alanda gerçekleştirilmiştir. Bualanlar “Güney Teras”, “İç Kale ve Çevresi” ve “Kuzey Savunma Sistemi” olarak adlandırılmaktadırlar.Makale genel anlamda bu alanlarda açığa çıkarılan mimari kalıntılar ve bunların Kaymakçı’daki TunçÇağı yerleşmesinin düzeni hakkında sunduğu ipuçlarına odaklanmaktadır.Publication Metadata only Archaeological and geological concepts on the topic of ancient mining(Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, 2015) Jesus, Prentiss de; Arıkan, Gonca Dardeniz; PhD Student; Graduate School of Social Sciences and Humanities; 313982Geological and archaeological research on ancient mining and metallurgy are actually targeting the same goals: understanding the nature and value of a mining operation. Geologists are intent on locating and qualifying ores and minerals for future use, whereas archaeologists strive to link ores to relevant historic and prehistoric metal artifacts and activities. This article discusses research into ancient Anatolian metallurgy by underscoring the overlap between geological and archeological practices. The work of archaeologists and geologists can be mutually beneficial through a close collaboration on the collection and analysis of field data. Their accumulated and combined knowledge would accelerate the progress towards placing ancient mining activities in a chronological and meaningful context. /Öz: Antik madencilik ve metalürji konularında yürütülen jeolojik ve arkeolojik çalışmaların temel amacı, yapılmış madencilik çalışmasının doğasını ve değerini anlamaktır. Jeologlar, cevher ve minerallerin konumunu ve türünü, buradan da ilerleyen süreçlerdeki aramacılık faaliyetlerinin yönünü belirlemeye odaklanırken, arkeologlar cevherleri ilişkili olan tarihi – tarih öncesi dönemde üretilmiş olan metal el aletleri ile bağdaştırmak için çaba gösterirler. Bu makalede, jeolojik ve arkeolojik uygulamaların üst üste örtüştürülmesi yoluyla Anadolu’daki antik metalürji çalışmaları konusundaki araştırmalar incelenmiştir. Arkeologlar ve jeologların işi, saha verilerinin toplanması ve analizi sırasındaki yakın iş birliği yoluyla iki yönlü olarak yararlı hale gelebilir. Bu meslek uzmanlarının deneyim ve birikimlerinin birbirine eklenmesi ile eski maden işletmelerinin konumlarının kronolojik ve mantıklı bir bağlamda belirlenmesi hızlanacaktır.Publication Metadata only Assessment of impressed/moulded ceramic wares excavated during the 2018-2019 seasons at the Iznik Tile Kilns Excavation and analysis results with a pXRF instrument on selected samples(İstanbul Üniversitesi Yayınevi, 2020) Arlı, Vesile Belgin Demirsar; Kaya, Şennur; Franci, Gülsu Şimşek; Researcher; Koç University Surface Science and Technology Center (KUYTAM) / Koç Üniversitesi Yüzey Teknolojileri Araştırmaları Merkezi (KUYTAM); N/AIznik reached the peak of its ceramic and tile production between the 14th- and 17th- centuries. Recent findings at the Iznik Tile Kilns Excavation carried out in the BHD coded excavation area in Iznik District center revealed that ceramics had been produced there using an impressed/moulded technique , which was widely used in non-Anatolian Islamic ceramic art. These types of ceramics, which are thought to have been intensively produced after Iznik passed into Ottoman administration in 1331, were classified into two main groups in terms of their forms and decorations. Moreover, during the 2019 excavation season, characterization studies were carried out using a portable XRF (pXRF) instrument on seven selected samples in order to determine the body, slip and glaze composition. The results showed that the sample without a slip contained calcium-rich clay (high calcium and high alumina). The analyses of the molding materials confirmed earlier studies which had determined that the paste used (the third type of paste) had been calcareous or calcium-rich clay. Moreover, the sample with slip contains a greater amount of quartz (55.4 wt%) than the sample without slip (44.2 wt%). of interest is that the sherd which is covered with a turquoise glaze contains 24.6 wt% lead-oxide (PbO) and 6 wt% tin oxide (SnO2). This glaze composition may indicate that the artifact was produced in the earlier period of Iznik production, namely at the end of the 15th century. Another glazed mold from among the samples analysed does not contain any tin oxide and has a higher amount of PbO which indicates a later production date (17th- century). The pXRF measurement results suggest that the mold may have been produced in an earlier period, and then glazed later for decorative and/or technical purposes. / 14-17. yüzyıllar arasında çini ve seramik üretiminde zirve yapan İznik’te, Anadoludışı İslam seramik sanatında yaygın kullanılan baskı/kalıba baskı tekniğindeseramiklerin de üretildiği, İznik İlçe merkezinde BHD kodlu kazı alanındayürütülen İznik Çini Fırınları Kazısı’nda ele geçen bulgularla netleştirilmiştir.İznik’in Osmanlı idaresine geçtiği 1331 yılından sonra yoğun olarak üretildiğidüşünülen bu seramikler, form ve bezeme açısından iki temel grupta toplanmıştır.Diğer yandan 2019 kazı sezonunda, bu tip seramiklerin karakterizasyonlarınıntespiti amacıyla seçilen yedi örnek üzerinde pXRF (Taşınabilir X-ışınlarıflüoresansı) cihazı ile hamur, astar ve sır bileşimlerine dair ölçümler yapılmıştır.Yapılan ölçüm sonuçlarına göre astarı olmayan örnekte hamur bileşiminin kilve kalsiyumca zengin olduğu anlaşılmıştır. Kalıp malzemeleri üzerinde yapılananalizlerle, kireçli veya kireç katkılı kil içeren hamur karışımının (3. tip) kullanıldığıdoğrulanmıştır. Astarlı örnekte ise kuvars miktarı (% ağ. 55.4), astarsız örneğegöre (% ağ. 44.2) daha fazladır. Firuze sırlı örneğin sırında %24.6 kurşun oksit(PbO) ve %6 kalay oksit (SnO2) tespit edilmiştir. Bu ölçümden bu örneğin erkendönem üretimi (15. yüzyıl sonu) olabileceği düşünülmektedir. Diğer sırlı kalıpörneğinin ölçüm sonucu ise (yüksek kurşun oksit içeren kalaysız sır), kalıbınmuhtemelen geç dönem (17. yüzyıl) üretimi veya önceden sırsız olarak kullanılankalıp malzemesinin sonradan dekoratif veya işlevsel olarak sırlanmış olabileceğinidüşündürür.Publication Metadata only Barcın Höyük and the beginnings of farming in the Marmara Region(Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2013) Gerritsen, Fokke; Thissen, Laurens; Department of Archeology and History of Art; Özbal, Rana; Faculty Member; Department of Archeology and History of Art; College of Social Sciences and Humanities; 55583This article provides a summary of the preliminary results of the excavations of the Neolithic levels at Barc n Höyük, located in the Yeniflehir Valley of Bursa province. The stratigraphy and architecture, ceramics, absolute dates, lithics as well as other small finds are presented. Barc n Höyük provides an uninterrupted ceramic and stratigraphic sequence that takes our present chronology for the region to levels earlier than those known from other sites, thereby contributing to our knowledge about the development of pottery and architectural styles. The paper concludes with brief remarks on the role that Barc n Höyük may have played in the process of Neolithization and the origins of agriculture and sedentism in the Marmara Region. / Bu makale Bursa İli, Yenişehir Ovasında bulunan Neolitik Dönem kazılarının ön sonuçlarını ve özellikle gün ışığına çıkarılan stratigrafi ve mimariyi, çanak çömlekleri, mutlak tarihleri, yontma taş teknolojisini ve küçük buluntuları özet şekilde sunmaktadır. Barcın Höyükün kesintisiz seramik ve stratigrafik kronolojisi sayesinde bölgedeki diğer höyüklerden daha eskiye tarihlenen tabakalara ulaşılmıştır. Dolayısıyla bölgenin bilinen mevcut kronolojisine gerek çanak çömlek açısından gerekse mimari tarz açısından yeni bilgiler eklenmiştir. Makale Barcın Höyükün Marmara bölgesinin Neolitikleşme yani yerleşik hayata ve tarıma geçiş sürecindeki rolü hakkında kısa yorum niteliğinde düşünceler ile sonuçlanmaktadır.Publication Metadata only Cultic symbolism at the city gates: two metal foundation pegs from Tell Atchana, Alalakh (Turkey)(Koc Univ Suna & Inan Kirac Res Ctr Mediterranean Civilizations-Akmed, 2016) N/A; Arıkan, Gonca Dardeniz; PhD Student; Graduate School of Social Sciences and Humanities; 313982Öz: Bu çalışma, C. L. Woolley tarafından Aççana Höyük, eski Alalah kentinde yapılan kazılarda bulunmuş iki adet metalden yapılma yapı-adak çivisini konu etmektedir. Orta Tunç Çağı’na tarihlenen Seviye VII ve Geç Tunç Çağı’na tarihlenen Seviye V’te ortaya çıkarılan şehir kapılarına yerleştirilmiş olan eserlerin buluntu yerleri, arkeolojik olarak genellikle mabet temellerinde bulunan benzerlerine nazaran farklıdır. Şehir kapıları ile bağlantılı bulunan eserlerin bu konumları, kült ve ritüel açısından da sembolik bir anlam taşımaktadır. Bu makalede, yapı-adak çivileri geleneğinin çıkışından başlayarak bu eserlerin nitelikleri incelenmiş, Alalah buluntuları ile malzeme ve ikonografi açısından benzerlik gösteren eserler tartışılmıştır. Yazılı kaynaklardan yola çıkarak, şehir kapılarının törensel ve dini önemleri özetlenmiş ve yerleşke özelinde yapı adak çivileri ve şehir kapıları arasındaki sembolik ilişkiye dair yeni bir olgu, öneri olarak sunulmuştur.Publication Metadata only Cultural politics of the Turkish Republic within the context of “Atatürk on the Excavation Site of Ahlatlıbel” painting(Atatürk Üniversitesi, 2022) N/A; Akder, Feyza; Researcher; Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM) / Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM); N/A; 381895Şeref Akdik’s painting Atatürk on the Excavation Site of Ahlatlıbel (1933) presents the Turkish History Survey Association’s group portrait as the representation of national histograhy. Reşit Galip, Nevzat Tandoğan, Yusuf Hikmet Bayur, Afet İnan, Yusuf Akçura, and Hamit Zübeyr Koşay who are portraied in the painting are public figures who contribututed to the Association. The artifacts retrieved from the excavation were a part of the Second Turkish History Congress Exhibition (1937), and emphasized the painting’s content. The painting is a rare example where archeology represents the national identity. During the 1930s, anthropology and archeology were supported by the government and used for constructing a new national historiography. Both were developing simultaneously, producing data for the national history. The painting is a group portrait of the scientists and bureaucrats working on these fields to construct the national history. The painting has been referred to only by its date in literature; however, there is no in-depth research on it. A feature of the painting is its documentary style. This paper is based on the excavations’ preliminary studies, the memoirs of the scientists, articles of the period, drawings, and photographs of the excavation site. By this means, Akdik’s documentary style and composition are discussed. / Şeref Akdik’in Atatürk Ahlatlıbel’de Kazıda (1933) tablosu, Türk Tarih Tedkik Cemiyeti’nin grup portresini, millî tarih yazımı çalışmaları ile birleştirerek sunar. Resimde yer alan Mustafa Kemal Atatürk, Reşit Galip, Nevzat Tandoğan, Yusuf Hikmet Bayur, Afet İnan, Yusuf Akçura ve Hamit Zübeyr Koşay cemiyetin etkinlikleri ile toplumda tanınan kişilerdir. Resimdeki kazı buluntuları İkinci Türk Tarih Kongresi Sergisi’nde (1937) yer almış ve resmin anlamını güçlendirmişlerdir. Arkeolojinin resim sanatında ülkenin kimliğini görselleştirmek üzere kullanılması önemlidir ancak nadirdir. 1930’lu yıllarda devlet tarafından desteklenen antropoloji ve arkeoloji, yeni kurulan Cumhuriyet’in ulusal tarihinin yazılması için kullanılmaktadır. Arkeoloji de antropoloji ile eş zamanlı gelişip ulusal tarihin temellendirileceği veriler üretmektedir. Tablo 1930’lu yıllarda arkeoloji ve antropoloji alanında çalışmalar yapan bilim insanları ve bürokratların yer aldığı bir grup portresi olarak bir ulusun tarih yazım serüvenini görselleştirir. Resme Şeref Akdik’le ilgili yapılan araştırmalarda sadece yapım tarihi verilerek değinildiği ancak üzerine inceleme yapılmadığı gözlemlenmiştir. Resmin önemli özelliklerinden biri de Şeref Akdik’in belgesel tarzda yaptığı çalışmalardan biri olmasıdır. Araştırma sırasında kazının ön çalışmaları, kazıya katılan kişilerin anıları ya da kazıya ilişkin yazdıkları makaleler ve kazı buluntuları çizimleri ile kompozisyon karşılaştırılmış; bu şekilde Akdik’in belgesel nitelikli resim anlayışı ve tablonun kompozisyonu tartışılmıştır.Publication Metadata only Evaluation of Willis Polygon variations on aortic surgery patients with unilateral antegrade cerebral perfusion(Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, 2021) Er, Zafer Cengiz; Özatik, Mehmet Ali; N/A; Tosya, Alper İbrahim; Doctor; N/A; Koç University Hospital; N/AIntroduction: To determine the effects of wiilis polygon variations on long-term survival in patients with aortic aneurysm and/or aortic dissection operated with the Antegrade Selective Cerebral Perfusion (ASSP) technique Methods: Twenty patients with ascending, arcus aneurysm and dissection who underwent antegrade selective cerebral perfusion via the right brachial artery were prospectively studied. Willis polygon variations were detected by cerebral multi-section computed tomographic angiography device. Cooling degrees, cross-clamping, low flow, total perfusion times, postoperative intensive care unit stay, neurologic examination, and hospitalization times were evaluated. Results: of the patients, 70% (14) were male and 30% (6) were female, with a mean age of 54.20±10.58 (38-70). Five patients had Stanford type 1 aortic dissection and fifteen patients had ascending and/or aortic aortic aneurysms. The mean cardiopulmonary bypass times of the patients were 146±32.9 (82-200) minutes, the cross-clamp times were 101±31.6 (47-165) minutes, and the selective cerebral perfusion times were 26±7.8 (16-45) minutes. Only one patient had paresthesia and loss of function in the right hand, and almost complete clinical improvement was observed on the second postoperative day. Discussion and Conclusion: With this study, we defined the willis polygon variations in the population. As we have determined; If there are three communicating arteries, the variations are not significant. Unless the patients are in the high-risk group, it is not necessary to evaluate the willis polygon variations before the procedure in patients who will undergo surgery with antegrade cerebral perfusion.Publication Metadata only From post-lgm to holocene evolution of environments in the Ereğli basın: first results from geological indicators(Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi, 2018) Kuzucuoğlu, Catherine; Demir, Müslüm; Gürel, Ali; Dumoulin, Jean Pascal; Department of Archeology and History of Art; Maner, Çiğdem; Faculty Member; Department of Archeology and History of Art; College of Social Sciences and Humanities; 104427During 2016-2018, three cores were retrieved from marshy areas in the Ereğli eastern at one locations positioned in the outer rim of the Upper Pleistocene alluvial fan of the Zanopa river (Konya Province). The first one (KAR) are from the Adabağ marsh which has developed in the shadow of a tombolo sand bar pertaining to the LGM Konya Paleolake system. This bar is dated to the LGM or Late Glacial. This one cores delivered complementary sequences representing two distinct part of the marsh today: (a) ADA is from a dry part of the marsh close to the sand bar; (b) BAG is from a still wet part of the marsh close to the border of the Zanopa alluvial fan. The third core (subject of this study: KAR) was taken from a peaty area expanding over the northern part of the alluvial fan, which is nowadays dry and on destruction. The communication aims at presenting initial results of geological analyses performed on these cores at Niğde Ömer Halisdemir University. These will contribute to reconstruct the climatic and environmental evolution in Ereğli area since 25 ka (LGM). Proxies presented in the communication are: (1) grain size distribution analyses, with statistic treatments of the results; (2) mineral (silt, clay) composition using XRD analyses; (3) sediment structure using thin sections; (4) geochemical content of the sediments. / Ereğli’nin doğusunda, Adabağ bataklığı ile Zanopa alüvyon yelpaze ve Adabağ Geç Pleistosen geçidi arasında yer alan KAR isimli profil 420 cm derinliğe erişen bir karot olup, 2016-2018 yılları yaz aylarında arasında örneklenmiştir. Bu karotlar yörede yapılan diğer iki yaşlandırılmayan seriler ile ilişkilendirilmiştir: Adabağ bataklığının doğu kısmında BAĞ yer alır ve KAR kesiti ise Zanopa alüvyon yelpazesinin kuzeyinde Kargacık köyüne yakın bir yerdir. KAR (bu çalışmanın konusu) kayıtları Konya ovasında Mezolitik ve Neolitik dönem insan yaşamının çevresi üzerine bilgiler vermektedir. Bu çevresel evrimin rekonstrüksiyonu sediman içeresinde bulunan tane boyu, karbonat, organik madde ve mineral bileşenlerine dayanmaktadır. Bu çalışma sonucu, elde edilen karotlar üzerinde jeolojik çalışmaları yardımıyla Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinde tamamlanması amaçlanmıştır. Bu veriler son 25 bin yıldan beri son buzul maksimum (LGM) İç Anadolu’da meydana gelen iklim ve çevresel değişikliklerini ortaya çıkarmaya yarayacaktır. Kayıtlar sırasıyla: (1) tane boyu dağılımı analizi, istatiksel değerlendirme sonuçları ile (2) mineral içeriği (kil türleri, diğer mineraller) XRD analizleri sonucu; (3) ince kesit çalışmaları sonucu mikro yapının ortaya çıkarılması; (4) sedimanların jeokimyasal içerikleri şeklindedir.Publication Metadata only Investigations in the Cave of Ambarderesi Kızlar Oğlanlar Sarayı (manastırı) in İvriz(Turk Tarih Kurumu, 2018) Kuruçayırlı, Emre; Department of Archeology and History of Art; Maner, Çiğdem; Faculty Member; Department of Archeology and History of Art; College of Social Sciences and Humanities; 104427A relief very similar to the king Warpalawas' relief of Ivriz lies on the slopes of the Ambarderesi valley, located in the Halkapmar district of Konya. on the opposite slope, the remains of a monastery from the Middle Byzantine period, known as the Palace of Boys and Girls (Kizlar Oglanlar Sarayi) by the locals, is located. A natural cave situated 50 m north of the apses of the church has been examined and documented for the first time during the 2016 survey season as part of the Konya Eregli Survey Project (KEYAR). This article discusses the results of the systematical survey conducted in the Halkapmar district and the discovered Bronze and Iron Age settlements. The significance of the cave, which was investigated during the survey conducted at Ivriz and Ambarderesi, and the cup mark found at its entrance is discussed within the context of religious rituals of the Neo Hittite period.Publication Metadata only Kent arkeolojisi, İstanbul: KüçükyalI ArkeoPark'ı(Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2012) Department of Archeology and History of Art; Ricci, Alessandra; Faculty Member; Department of Archeology and History of Art; College of Social Sciences and Humanities; 41889N/A
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »