Research Outputs

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/2

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 21
  • Placeholder
    Publication
    A novel approach to extinction of acquired fear: intervening to reconsolidation process of fear memory
    (Türk Psikologlar Derneği, 2015) Dural, Seda; Çetinkaya, Hakan; Gür, Ezgi; PhD Student; Graduate School of Social Sciences and Humanities; N/A
    Behavioral techniques in the treatment of fear and anxiety-related disorders include the extinction of trauma-related responses. However, these techniques cannot prevent the recovery of fear and anxiety responses in the long run. Recently, studies of reconsolidation yielded results regarding persistent erasure of acquired fear responses when invasive (pharmacological) or non-invasive (behavioral) techniques interfered with the reconsolidation process. Despite several inconsistencies between the results of these studies, they appear to be very promising for the treatment of fear and anxiety-related disorders. The aim of this review is to discuss the reconsolidation studies (conducted since 2000) that have investigated the memory mechanisms regarding associative learning of fear and tested the reconsolidation hypothesis with either invasive or non-invasive techniques with human participants. If studies using these techniques reveal significant results in a consistent fashion and their reliability is well-established, they might make significant contributions to the field by facilitating the development of better clinical applications in terms of treating fear and anxiety-related disorders. / Öz: Kaygı ve korkunun tedavisinde kullanılan davranışsal teknikler, genel olarak, travmatik yaşantıya ilişkin tepkilerin söndürülmesini içermektedir. Öte yandan bu tekniklerin uzun vadede korku ve kaygı tepkilerinin yeniden ortaya çıkmasını engelleyemediği görülmektedir. Son zamanlarda yeniden-bütünleştirme hipotezi kapsamında yürütülen çalışmalar, korkuya ilişkin bellek materyaline yeniden-bütünleştirme sürecinde girişimsel (farmakolojik) ya da girişimsel olmayan (davranışsal) yöntemlerle müdahale edilmesinin, öğrenilmiş korku tepkilerinin kalıcı olarak ortadan kaldırılabileceğine –yani silinebileceğine– dair birtakım kanıtlar sağlamaktadır. Literatürde söz konusu bulguları desteklemeyen bazı çalışmalar olmakla birlikte, genel olarak değerlendirildiğinde, söz konusu yaklaşımın kaygı ve korku ilişkili bozuklukların tedavisinde umut vaat ettiği görülmektedir. Sunulan derleme çalışması ile 2000’li yıllardan itibaren korkunun bağıntısal olarak öğrenilmesine ilişkin bellek mekanizmaları kapsamında, yeniden-bütünleştirme hipotezini girişimsel ve girişimsel olmayan teknikler aracılığıyla, insan katılımcılarda test eden çalışmaları bir araya getirmek amaçlamıştır. Bu tekniklerin başarılı olması ve güvenilirliklerinin kanıtlanması durumunda, korku temelli psikolojik bozuklukların tedavi edilmesine yönelik yeni klinik uygulamaların geliştirilmesinin alana önemli katkılar sağlayabileceği düşünülmektedir.
  • Placeholder
    Publication
    Aralık zamanlama: kuramsal ve deneysel yaklaşımlar
    (Türk Psikologlar Derneği, 2016) N/A; Department of Psychology; Akdoğan, Başak; Balcı, Fuat; Master Student; Faculty Member; Department of Psychology; Graduate School of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; N/A; 51269
    Interval timing ability enables us to keep track of intervals in the seconds-to-minutes range. Given that time is a fundamental dimension of natural life, it is not surprising that interval timing has a crucial role in numerous cognitive functions and everyday activities. Behavioral studies focusing on interval timing suggest that individuals of different species are able to use temporal information efficiently. It has been proposed that time perception and timing processes in humans and other animals have common neural mechanisms, and that timing behavior can be manifested with similar statistical properties across species. In the first part of this article, several theoretical approaches to interval timing that rely on an internal clock mechanism are discussed. After presenting the main assumptions of these models, various psychophysical procedures that are widely employed to investigate interval timing ability in humans and other animals are described. Finally, approaches to decision processes underlying timing performance observed in these procedures are discussed. / Aralık zamanlama yetimiz, saniye ve dakikaları içeren süreleri zamanlayabilmemizi sağlar. Zamanın doğal hayatın temel bir parçası olması sebebiyle, aralık zamanlama birçok bilişsel süreç ve günlük aktivitede önemli role sahiptir. Aralık zamanlama üzerine yapılan davranışsal çalışmalar, farklı canlı türlerindeki bireylerin zamansal bilgiyi etkin bir şekilde kullanabildiğini ortaya koymaktadır. İlintili olarak, insanlar ve diğer hayvanlarda zaman algısının ve zamanlama süreçlerinin temelinde ortak sinirsel mekanizmaların bulunduğu ve zamanlama davranışının farklı canlı türlerinde benzer istatistiksel özelliklerle gözlenebildiği önerilmektedir. Bu makalenin ilk bölümünde, aralık zamanlama işlevini açıklamak üzere geliştirilmiş, temelinde içsel saat mekanizmasını barındıran farklı kuramsal yaklaşımlar ele alınmaktadır. Aralık zamanlama modellerinin temel varsayımlarına yer verildikten sonra, insanlar ve diğer hayvanların süreleri zamanlayabilme yetilerini araştırmada kullanılan çeşitli psikofiziksel yöntemler tanıtılmaktadır. Son olarak, bu yöntemlerde gözlenen zamanlama performansının ortaya çıkmasında yer aldığı düşünülen karar süreçlerine yönelik analitik yaklaşımlar tartışılmaktadır.
  • Placeholder
    Publication
    Association of work-family conflict with depression, parenting behaviors, and socio-behavioral development of children
    (Sanat ve Dil Araştırmaları Enstitüsü, 2021) Akçınar, Berna; Department of Psychology; Özbek, Ebru; Researcher; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; N/A
    This study investigated the associations of work-family conflict with the psychological well-being, parenting behaviors, and socio-emotional development of children aged between 2 and 6 (M = 4.14, SD = 1.30) and their working mothers. The sample was constructed with a random sampling method from Turkey, with nationally representative 700 working mothers. The age of the mothers ranged from 20 to 49 (M = 34.02, SD = 5.46). The data was based on maternal reports. The data was collected through the Organizational Support Scale, Work-Family Conflict Scale, Parenting Questionnaire, Temperament Scale, Eyberg Child Behavior Inventory, Adaptive Social Behavior Inventory, Child Behavior Checklist, Brief Symptoms Inventory, Multidimensional Scale of Perceived Social Support, and Work-Family Guilt Scale. The results of the study showed that (i) the mothers who reported higher levels of guilt due to working and lower levels of social support experienced higher levels of work-family conflict; (ii) the higher levels of work-family conflict increased the depression level and negative parenting behaviors in mothers while decreased the positive social-behavioral development in children, (iii) the social support had a buffering role in decreasing the negative effects of depression in mothers. This is the first study conducted with a nationally representative sample from Turkey to investigate an extensive ecology from mothers’ work-family conflict to their children’s socio-emotional development. The need for supporting policies to ameliorate working conditions and labor divisions for working mothers were emphasized by the study results. / Çalışmada 2-6 yaşlarında çocuğu olan, çalışan ve evli annelerin iş-aile çatışmasını tetikleyen nedenler ve iş-aile çatışmasının onların psikolojik iyi oluşları, ebeveynlik davranışları ve çocuklarının sosyal-davranışsal gelişimleriyle olan ilişkisi incelenmiştir. Çalışmanın örneklemi Türkiye’den basit seçkisiz, temsili örneklem ile seçilmiş 2-6 yaşları (Ort. = 4.14, SS = 1.30) arasında çocuğu olan, çalışan ve evli 700 anneden oluşmaktadır. Annelerin yaş dağılımı 20 ile 49 arasındadır (Ort. = 34.02, SS = 5.46). Araştırma verileri yapılan yüz yüze görüşmelerde kullanılan Kurumsal Destek Ölçeği, İş-Aile Çatışması Ölçeği, Çocuk Yetiştirme Anketi, Çocuklar için Kısa Mizaç Ölçeği, Eyberg Çocuk Davranışı Envanteri, Uyumlu Sosyal Davranış Envanteri, Davranış Değerlendirme Ölçeği, Kısa Semptom Envanteri, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Envanteri, Çalışmaktan Duyulan Suçluluk Ölçeği aracılığıyla elde edilen anne raporlarına dayanmaktadır. Çalışmanın sonuçları göstermiştir ki, (i) çalışmaktan suçluluk duyan ve algıladıkları sosyal destek seviyesi az olan anneler, daha fazla iş-aile çatışması deneyimlemekte; (ii) iş-aile çatışması, çalışan annelerin depresyon seviyelerini ve olumsuz ebeveynlik davranışlarını arttırırken, çocukların olumlu sosyal-davranışsal gelişimlerini olumsuz yönde etkilemekte; (iii) algılanan sosyal destek, çalışan annelerin depresyon seviyeleri üzerinde koruyucu bir etki oluşturmaktadır. Çalışmanın Türkiye’den temsili bir örneklemle oluşturulması ve annelerin deneyimlediği iş-aile çatışmasından çocuklarının sosyal-davranışsal gelişimlerine kadar geniş bir ekolojiyi ulusal alan yazında ilk defa kapsayan çalışma olmasıyla literatüre önemli katkılarının olacağı beklenmektedir. Çalışma sonuçları ile, çalışan annelere yönelik çalışma koşullarını ve evdeki iş bölümünü iyileştirmek için destekleyici politikalara ihtiyaç duyulduğu vurgulanmaktadır.
  • Thumbnail Image
    PublicationOpen Access
    Bilingualism and task switching: the need for experimental designs
    (Türk Psikologlar Derneği, 2021) Department of Psychology; Seçer, İlmiye; Teaching Faculty; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; 330365
    The extant literature illustrates the positive effect of bilingualism on task switching abilities. In particular, frequency of language switching and task switching abilities have been shown to be positively correlated. However, not all studies find a beneficial effect of bilingualism on cognition indicating that rather than bilingualism per se other factors such as uncontrolled confounding factors such as socio-economic status and small sample sizes drive any group differences. To date, the majority of the research conducted in this area have employed quasi-experimental designs and correlational methods, which do not determine the effect of bilingualism on cognition. That is, it is unclear whether bilinguals have improved cognition because they speak two languages or whether people with better cognition become bilingual. For such reasons, there is a need for experimental designs that examine bilingualism and task switching abilities in older children, younger adults and older adults. This design entails a pre-test of task switching abilities of monolingual individuals in which thereafter they are randomly allocated to an experimental and control group. Only participants in the experimental group continue to learn a second language and then all participants are tested for their task switching abilities once again. The aim of the current paper is to provide an overview of the current literature related to bilingualism and task switching and suggest methodological future directions. Methodological improvements for future studies include the use of a pre and posttest design, random allocation of participants to groups, inclusion of active control groups, and the assessment of participants’ prior knowledge of the relation between bilingualism and task switching abilities and their level of motivation to do well on switching tasks. / Birçok araştırma iki dilliliğin geçiş görev becerilerini olumlu etkilediğini göstermektedir. Özellikle, iki dil arasındaki geçiş yapma miktarı ile geçiş görev becerilerinin birbirleriyle ilişkili olduğu bulunmuştur. Fakat tüm araştırmalar aynı kanıda olmamakla birlikte bazı araştırmalar gruplar arası farklılıkları iki dilden ziyade kontrol edilmeyen faktörlere, örneğin sosyoekonomik düzeye veya katılımcı sayısının yetersizliğine yormuştur. Günümüzde bu alandaki araştırmaların çoğunluğu yarı deneysel desen ve korelasyon yöntemini kullanmıştır. Fakat bu yöntemlerle daha gelişmiş merkezi yönetici işlemleri olan bireyler mi ikinci bir dil edinmektedir, yoksa bu bireyler ikinci bir dil öğrendiği için mi geçiş görev becerileri gelişmektedir belirlemek imkânsızdır. Bundan dolayı büyük çocuklar, genç ve ileri yaşlı yetişkin örneklemlerini içeren deneysel desen araştırmalarına ihtiyaç vardır. Bu desene göre tek dilli katılımcılar, geçiş görev becerilerinin ölçülmesinin ardından seçkisiz bir şekilde deney veya kontrol grubuna atanır ve sadece deney grubundaki bireyler ikinci bir dil öğrenir. Ardından her iki grubun geçiş görev becerileri tekrardan ölçülerek, dil edinmenin etkileri incelenir. Dolayısıyla bu yazının amacı iki dillilik ile geçiş görev becerilerine ait mevcut literatür bulgularını gözden geçirip gelecek araştırmalar için yöntemsel önerilerde bulunmaktır. Bu alandaki araştırmaların iyileşebilmesi için dikkat edilmesi gereken hususlar ise şöyledir: ön-test ve son-testin olması, gruplara rastgele atama yapılması, aktif kontrol gruplarının olması. Aynı zamanda katılımcıların iki dillilik ile geçiş görev becerileri arasındaki ilişkiyle ilgili herhangi bir bilgisinin olup olmadığının öğrenilmesi ve geçiş görevlerinde başarılı olabilmeleri için olan motivasyonlarının ölçülmesi önemlidir.
  • Placeholder
    Publication
    Child socialization goals of Turkish mothers: an investigation of education related within-culture variation
    (Türk Psikologlar Derneği, 2009) Çıtlak, Banu; Leyendecker, Birgit; Department of Psychology; N/A; Selçuk, Bilge; Gözkan, Ayfer Dost; Faculty Member; Master Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; Graduate School of Social Sciences and Humanities; 52913; 124621
    This study aimed to explore the long-term socialization goals of Turkish mothers from different educational backgrounds. The participants were low-educated (n = 20) and high-educated (n = 20) Turkish mothers whose ages ranged from 24 to 39 years. In-depth semi-structured interviews were conducted to measure long-term socialization goals of mothers. Results indicated that, as predicted, low-educated mothers emphasized the importance of relatedness and obedience more than high-educated mothers; and high-educated mothers stressed autonomy and self-enhancement as desirable characteristics more than low-educated mothers did. The two groups of mothers also reported some common goals such as valuing lovingness, decency, and self-control in their children. Overall, the fi ndings pointed to the relative salience of constructs such as autonomy and relatedness in the socialization goals of Turkish mothers with high and low education levels. The fi ndings provided support for Kağıtçıbaşı’s Family Change Model, shedding light on the variations in family structure across various socio-cultural-economic contexts. It also upholds Kohn’s theory which proposes that occupation infl uences socialization goals of parents. / Bu çalışma, Türk annelerin uzun süreli çocuk sosyalleştirme hedefl erini (çocuklarının ileride sahip olmalarını istedikleri özelliklere ilişkin hedefl erini) eğitim durumlarına göre karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, yüksek düzeyde eğitimli (en az on üç yıl örgün eğitim kurumlarına devam etmiş) yirmi anne ve düşük düzeyde eğitimli (en fazla altı yıl eğitim almış) yirmi anne ile Sosyalleştirme Hedefl eri Envanteri kullanılarak görüşmeler yapılmıştır. Annelerin sosyalleştirme hedefl eri, Kendini Geliştirme, Davranışlarını Kontrol Etme, Topluma Uyum, Sevecenlik ve Uygun Davranma sınıfl andırmalarına göre karşılaştırılmıştır. Yapılan analizler, yüksek eğitimli annelerin düşük eğitimli gruba göre kendini geliştirme ile ilişkili hedefl eri daha fazla, uygun davranış göstermeye ilişkin hedefl eri ise daha az vurguladıklarını göstermiştir. Bununla birlikte, iki anne grubu arasında davranışları kontrol, topluma uyum, ve sevecenlik sınıfl andırmalarına ilişkin hedefl erde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çalışmanın sonuçları, Kağıtçıbaşı’nın Aile Değişim Modeli ve Kohn’un ebeveynin mesleki konumu ile çocuk yetiştirme tutumlarını ilişkilendiren kuramı bağlamında tartışılmıştır.
  • Placeholder
    Publication
    Comparison of earliest and later autobiographical memories in young and middle-aged adults
    (Istanbul Univ, Fac Letters, Dept Psychology, 2019) Ece, Berivan; Demiray, Burcu; Oner, Sezin; Department of Psychology; Gülgöz, Sami; Faculty Member; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; 49200
    The current study examined earliest memories of young and middle-aged adults in comparison to a recent autobiographical memory and a free-report one from any life phase. These three types of memories were compared in terms of their memory characteristics such as vividness, emotionality. importance, confidence, and rehearsal frequency. A total of 319 young (18-30 years) and 112 middle-aged (40-65 years) adults completed the online survey. Results showed that earliest memories were rated either similar to or lower than later memories in their memory characteristics. More specifically. they received lower ratings than free-report memories in all memory characteristics whereas they did not significantly differ from recent memories only in importance and emotionality. In addition, free-report memories were highest in emotionality, importance and rehearsal frequency whereas recent memories were highest in vividness and confidence ratings. Compared to young adults, middle-aged adults provided higher ratings for all memory characteristics in general, and they further recalled earliest memories from an older age. Finally, the order of reporting the three types of memories (earliest memory first versus recent memory first) was examined with respect to its potential influence on memory characteristics and dating of the recalled memories. Results displayed no significant effect of the reporting order on memory characteristics. Dating of the earliest and free-report memories, however, was significantly affected by the reporting order. The mean age for earliest memories was higher when it was retrieved following the recent memory compared to the reporting order in which earliest memories are retrieved and reported first. Overall, results indicated that earliest memories arc not particularly special compared to later memories (e.g.. free-report memories) in terms of their memory characteristics, and they are vulnerable to experimental manipulation such as changing the reporting order just like other types of autobiographical memories.
  • Placeholder
    Publication
    Draw a Person Test Results Comparison between Generations and Gender: 33 Years Later
    (Türk Psikologlar Derneği, 2013) N/A; Department of Psychology; N/A; Kağıtçıbaşı, Çiğdem; Gülseren, Duygu Biricik; Faculty Member; Master Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; Graduate School of Social Sciences and Humanities; N/A; N/A
    This study aims to observe the changes in Draw a Person Test performance over a long time period (33 years) with regard to socio-economic development and gender. The Draw a Person Test results obtained from fifth graders who live in Bursa and its villages were compared with the data collected from the same region 33 years earlier. This comparison, pointed to a general increase in the test performance. This increase was found to be greater in low socioeconomic status compared to high socio-ecnomic status. Additionally, the relationship between socio-economic status and test performance was found to be still valid (Kağıtçıbaşı ve Biricik, 2011). Another result obtained from the study is that girls performed better than boys. This difference is significant especially in low socio-economic status. In this article performance changes reflected on test scores and gender differences are explained from a time perspective. / Bu araştırma Bir İnsan Çiz Testi’ndeki performansın uzun bir zaman dilimi (otuz üç yıl) içerisindeki değişimini hem sosyo-ekonomik gelişme bağlamında, hem de toplumsal cinsiyet açısından anlamayı amaçlamaktadır. 1977 yılında Bursa ve civar köylerinde okuyan ilköğretim beşinci sınıf öğrencilerinden elde edilen Bir İnsan Çiz Testi sonuçları (Kağıtçıbaşı, 1979) otuz üç yıl sonra aynı yöreden toplanan verilerle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonucunda yıllar içerisinde test performansında genel bir artış saptanmıştır. Bu kazanımın, düşük sosyo-ekonomik düzeyde, orta-üst SED’e kıyasla çok daha fazla olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte genel olarak sosyo-ekonomik düzey ile test performansı arasındaki önemli ilişkinin varlığı halen de geçerli olarak bulunmuştur (Kağıtçıbaşı ve Biricik, 2011). Araştırmadan elde edilen diğer bir sonuç ise kız öğrencilerin test performanslarının erkek öğrencilere kıyasla yüksek olduğudur. Bu fark özellikle düşük SED ortamında önemli derecededir. Bu makalede test sonuçlarına yansıyan performansın SED ve cinsiyetler arasında gösterdiği farklılıklar zaman perspektifinden açıklanmaya çalışılmıştır.
  • Placeholder
    Publication
    Effect of maternal education on Turkish mother' styles of reminiscing with their children
    (Türk Psikologlar Derneği, 2004) Department of Psychology; Department of Psychology; Küntay, Aylin C.; Ahtam, Banu; Faculty Member; Undergraduate Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; 178879; N/A
    This study investigates the relationship of maternal education to the style of mother-child conversations about past events. Previous research conducted in the US has identified two distinct styles of communication that mothers use to elicit talk about past events from their children (i.e., elaborative style and repetitive style), but the relationship of these patterns of talk to mothers’ education level has not been investigated. In this study, we recorded 22 mother-child pairs. of these, half included mothers of high educational background, and the other half had mothers of low educational background. Mothers’ child-directed utterances were coded in terms of their forms, contents, and relationships to the child’s responses. Results show that high-education mothers addressed more utterances per event to their children than low-education mothers. Also, child-directed speech of high-education mothers tended to be more elaborative and less repetitive than the speech of low-education mothers. One major contributor to this overall difference was that high-education mothers offered more elaborative statements than low-education mothers. The proportions of questioning behavior, on the other hand, were the same across the two groups of mothers. The pattern of differences found in the study could be explained by the longer exposure of high-education mothers to "classroom discourse" in addition to the potential facilitative effects of schooling on their communicative and narrative skills. / Öz: Bu çalışma, annelerin çocuklarıyla geçmişteki olaylar hakkında konuşma davranışlarıyla anne eğitim düzeyinin ilişkisini araştırmaktad›r. ABD’de yapılan araştırmalar, annelerin çocuklarıyla anıları hakkında konuşurken kullandığı ayrıntıcı (elaborative) ve tekrarcı (repetitive) olmak üzere iki ayrı konuşma biçimi belirlemiş, fakat bu stillerin annelerin eğitim düzeyleriyle ilişkisini incelememiştir. 11 yüksek ve 11 düşük eğitim düzeyli annenin, çocuklarına geçmiş olayları hatırlatmaya çalışırken geçen konuşmaları teybe kaydedilmiştir. Annelerin çocuklarına yönelik sözceleri (utterance), biçim, içerik ve çocuktan gelen yanıtla ilişkili olarak kodlanmıştır. Bulgularda, her iki gruptaki anneler de aynı sayıda olaydan bahsederken, yüksek eğitimli annelerin olay başına daha fazla sayıda sözce oluşturduğu görülmüştür. Ayrıca eğitim düzeyi yüksek annelerin, eğitim düzeyi düşük annelerle karşılaştırılınca, daha fazla ayrıntıcı ve daha az tekrarcı bir konuşma stili kullanma eğilimi gösterdikleri bulunmuştur. Bu farkın en önemli kaynağı kullanılan farklı soru oranları ve biçimleri değil, yüksek eğitimli anneler tarafından daha sıklıkla kullanılan olayların detaylarını betimleyen bildirim cümleleridir. Bulunan farklılıkların nedenleri olarak, annelerin eğitimlerinin uzunluğuyla ilişkili olarak geliştirdikleri "okul söylemiyle" tanıklıkkları ve bunun sonucunda edindikleri ayrıntıcı anlatı ve iletişim becerileri düşünülebilinir.
  • Placeholder
    Publication
    Effect of maternal education on Turkish mothers' styles of reminiscing with their children
    (Türk Psikoloji Derneği, 2004) N/A; Department of Psychology; Department of Psychology; Küntay, Aylin C.; Ahtam, Banu; Faculty Member; Undergraduate Student; Department of Psychology; College of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; 178879; N/A
    This study investigates the relationship of maternal education to the style of mother-child conversations about past events. Previous research conducted in the US has identified two distinct styles of communication that mothers use to elicit talk about past events from their children (i.e., elaborative style and repetitive style), but the relationship of these patterns of talk to mothers’ education level has not been investigated. In this study, we recorded 22 mother-child pairs. Of these, half included mothers of high educational background, and the other half had mothers of low educational background. Mothers’ child-directed utterances were coded in terms of their forms, contents, and relationships to the child’s responses. Results show that high-education mothers addressed more utterances per event to their children than low-education mothers. Also, child-directed speech of high-education mothers tended to be more elaborative and less repetitive than the speech of low-education mothers. One major contributor to this overall difference was that high-education mothers offered more elaborative statements than low-education mothers. The proportions of questioning behavior, on the other hand, were the same across the two groups of mothers. The pattern of differences found in the study could be explained by the longer exposure of high-education mothers to "classroom discourse" in addition to the potential facilitative effects of schooling on their communicative and narrative skills. / Bu çalışma, annelerin çocuklarıyla geçmişteki olaylar hakkında konuşma davranışlarıyla anne eğitim düzeyinin ilişkisini araştırmaktadır. ABD’de yapılan araştırmalar, annelerin çocuklarıyla anıları hakkında konuşurken kullandığı, ayrıntıcı (elaborative) ve tekrarcı (repetitive) olmak üzere iki ayrı konuşma biçimi belirlemiş, fakat bu stillerin annelerin eğitim düzeyleriyle ilişkisini incelememiştir. 11 yüksek ve 11 düşük eğitim düzeyli annenin, çocuklarına geçmiş olayları hatırlatmaya çalışırken geçen konuşmaları teybe kaydedilmiştir. Annelerin çocuklarına yönelik sözceleri (utterance), biçim, içerik ve çocuktan gelen yanıtla ilişkili olarak kodlanmıştır. Bulgularda, her iki gruptaki anneler de aynı sayıda olaydan bahsederken, yüksek eğitimli annelerin olay başına daha fazla sayıda sözce oluşturduğu görülmüştür. Ayrıca eğitim düzeyi yüksek annelerin, eğitim düzeyi düşük annelerle karşılaştırılınca, daha fazla ayrıntıcı ve daha az tekrarcı bir konuşma stili kullanma eğilimi gösterdikleri bulunmuştur. Bu farkın en önemli kaynağı, kullanılan farklı soru oranları ve biçimleri değil, yüksek eğitimli anneler tarafından daha sıklıkla kullanılan olayların detaylarını betimleyen bildirim cümleleridir. Bulunan farklılıkların nedenleri olarak, annelerin eğitimlerinin uzunluğuyla ilişkili olarak geliştirdikleri "okul söylemiyle" tanışıklıkları ve bunun sonucunda edindikleri ayrıntıcı anlatı ve iletişim becerileri düşünülebilinir.
  • Placeholder
    Publication
    Effect of transcranial direct current stimulation on prospective memory in healthy individuals: a double-blind randomized sham-controlled trial
    (Adıyaman University, 2024) Aksu, Serkan; Özsayın, Eda; Aslan, Aslı Esin; Kaya, Yusuf; Karamürsel, Sacit; School of Medicine
    Aim: Prospective memory (PM) has an immense role in the activities of daily living and deficits of PM are common in various neuropsychiatric disorders. Transcranial direct current stimulation (tDCS) is a neuromodulatory technique that yields favorable outcomes yet only a few studies concerning PM with hindering results exist. The present double-blind cross-over randomized sham-controlled study aimed to assess the effect of a single-session of left-righr/sham tDCS over the prefrontal cortex on event-related PM in healthy individuals. Materials and Methods: 24 participants were administered a single session of 2 mA 20-minute left/right anodal or sham tDCS segregated by 7 days. An event-based PM task was utilized before and after tDCS every week to evaluate PM. Results: No effects of tDCS on PM were found. Conclusion: The present results argue against the effect of a single-session of tDCS over the prefrontal cortices on event-related PM. TDCS studies adopting divergent parameters are required.