Research Outputs

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/2

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 11
  • Placeholder
    Publication
    Concise review: β cell replacement therapies in treatment of diabetes mellitus
    (Trakya Üniversitesi, 2019) Somuncu, Özge Sezin; Çelik, Umay; Ergün, Büşra; N/A; Arpalı, Emre; Doctor; N/A; Koç University Hospital; N/A
    Metabolic rate of glucose uptake is generally controlled by a feedback mechanism covering islet β cells and insulinsensitive tissues, wherein tissue sensitivity to insulin influences the level of β-cell comeback. In case of insulin presence, β cells preserve standard glucose tolerance via enhancing insulin production. Even though β-cell dysfunction has a strong hereditary component, environmental alterations carry an important part as well. Current research methods have facilitated to establish the important part of hexoses, amino acids, and fatty acids in the development of insulin resistance and β-cell dysfunction, therefore more operative treatments to slow the progressive loss of β-cell function are required. Latest discoveries from clinical research deliver significant information about approaches to stop and treat diabetes and some of the adversative properties of these interferences. Generation of satisfactory numbers of pancreatic endocrine cells that work in the same way as primary islets is of supreme prominence for the expansion of cell treatments to cure. In this study, we focused on different techniques starting from islet and pancreas transplantations individually and ending on new therapies such as stem cell technology and bioengineering. We aimed to establish a comprehensive and detailed explanation of treatment perspectives for islet cell loss. This review is carrying a novel potential for enlightening the current treatments and future-based therapies. / Öz: Glikoz alımının metabolik oranı, genellikle adacık hücrelerini ve insüline duyarlı dokuları kapsayan bir geri bildirim mekanizması ile kontrol edilir. İnsülin varlığında β hücreleri insülin üretimini artırarak standart glikoz toleransını korurlar. βhücre disfonksiyonunda kalıtsal bileşenlerin etkileri yüksek olsa da, çevresel değişikliklerin de önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. Güncel araştırma yöntemleri, insülin direnci ve β-hücre disfonksiyonunun oluşmasında heksozların, amino asitlerin ve yağ asitlerinin etkilerinin varlığını göstermekle birlikte, hücre fonksiyonunun aşamalı kaybını yavaşlatmak için daha etkili tedavilerin gerekliliğini de göstermektedir. Klinik araştırmalardan elde edilen sonuçlar diyabetin durdurulması ve tedavi edilmesi ve bu müdahalelerin olumsuz özelliklerinden bazıları ile ilgili önemli bilgiler sunmaktadır. Birincil adacık hücreleri ile aynı şekilde çalışan pankreatik endokrin hücrelerinin yeterli sayıda üretilmesi, iyileştirilmesi için hücre tedavilerinin genişletilmesi büyük öneme sahiptir. Bu derlemede, adacık ve pankreas transplantasyonlarından başlayıp kök hücre teknolojisi ve biyomühendislik odaklı yeni tedavi tekniklerinin incelenmesine odaklandık. Adacık hücre kaybı için tedavi perspektiflerinin kapsamlı ve ayrıntılı bir açıklamasını yapmayı amaçladık. Dolayısıyla bu inceleme, mevcut tedavileri ve geleceğe dayalı tedavileri aydınlatmak için açıklayıcı bir potansiyel taşımaktadır.
  • Placeholder
    Publication
    Determination of factors affecting school life of children aged 7-12 with Type 1 Diabetes: a sample of a university hospital
    (Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, 2024) İkiz, Hediye; N/A; Semerci, Remziye; School of Nursing
    Aim: This research aims to investigate the factors influencing the school experiences of children with Type 1 Diabetes. Material and Methods: The descriptive and cross-sectional study was conducted with 100 children aged 7-12, diagnosed with Type 1 diabetes mellitus. Research data was collected using the \"Diabetes Management at School: Child Questionnaire.\" Descriptive statistics and chi-square tests were used for data analysis. Results: There is a relationship between children's age and receiving assistance with insulin pump application at school (t=21.782, p<0.05). There was no significant relationship between children's HbA1c levels and missing school due to diabetes-related issues (t=0.410, p>0.05). A significant relationship was found between the age at first diabetes diagnosis and missing school due to diabetes- related issues (t=5.141, p<0.05). There is a significant relationship between children's HbA1c levels and experiencing failure at school due to diabetes (t= 16.504, p<0.05). A significant relationship exists between children's age at first diabetes diagnosis and experiencing failure at school due to diabetes (t=16.504 (p<0.05). Conclusion: 50% of those diagnosed with diabetes between ages 0-5 had to miss school due to diabetes-related reasons. 75% of those with poor HbA1c levels experienced failure at school due to diabetes. Children diagnosed with diabetes before the age of five experienced more failure at school. This study concludes that HbA1c level and age at diagnosis are significant factors affecting a child's school attendance and performance. Education planning for the child, family, and school personnel, active involvement of school nurses in education planning, and implementing education programs from the time of diagnosis are recommended./ÖZ Amaç: Bu araştırmanın amacı Tip 1 diabetes mellitus tanılı çocukların okul yaşantısını etkileyen faktörlerin incelenmesidir. Gereç ve Yöntemler: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki çalışma, Tip 1 Diyabet tanılı 7-12 yaşındaki 100 çocukla yürütüldü. Araştırma verileri “Okulda Diyabet Yönetimi: Çocuk Soru Formu” ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler ve ki-karetestleri kullanıldı.Bulgular: Çocukların yaşı ile okulda insülin pompa uygulamasında yardım alma durumu arasında bir ilişki vardır (t=21.782, p<0.05). Çocukların HbA1c düzeyi ile diyabete bağlı okula ara verme/devamsızlık yapma durumları arasında anlamlı bir ilişki yoktu (t=0.410, p>0.05). Çocukların ilk diyabet tanı alma yaşı ile diyabete bağlı okula ara verme / devamsızlık yapma durumları arasında anlamlı bir ilişki vardı (t=5.141, p<0.05). Çocukların HbA1c düzeyi ile diyabete bağlı okulda başarısızlık yaşama durumları arasında anlamlı bir ilişki vardı (t= 16.504, p<0.05). Çocukların ilk diyabet tanı alma yaşı ile diyabete bağlı okulda başarısızlık yaşama durumları arasında anlamlı bir ilişki vardı (t=16.504 (p<0.05). Sonuç: İlk diyabet tanısını 0-5 yaş arasında alanların %50’si diyabete bağlı olarak okula ara verme/devamsızlık yaptığı belirlendi. HbA1c düzeyi kötü olanların ise %75’ inin diyabete bağlı olarak okulda başarısızlık yaşadıkları belirlendi. İlk diyabet tanı alma yaşı beş yaşından daha erken olan çocukların okulda başarısızlık yaşama durumları daha fazla idi. Bu çalışma sonucunda HbA1c değeri ve tanı alma yaşının, çocuğun okula devamsızlık süresini ve okuldaki başarısını etkileyen önemli faktörler olarak belirlenmiştir. Çocuğa, aileye ve okul personellerine eğitim planlanması, eğitim programı ve danışmanlık konularında okul hemşirelerinin aktif rol alması ve eğitim programlarının tanı anından itibaren uygulanması önerilmektedir.
  • Thumbnail Image
    PublicationRestricted
    Development of biomimetic approaches for immunoisolation of functional islets
    (Koç University, 2018) Akolpoğlu, Mükrime Birgül; Kızılel, Seda; 0000-0001-9092-2698; Koç University Graduate School of Sciences and Engineering; Chemical and Biological Engineering; 28376
  • Thumbnail Image
    PublicationRestricted
    Diyabet teknolojisi ölçeğinin Türkçe uyarlamasının geçerlilik ve güvenirlilik çalışması
    (Koç University, 2019) Can, Ecem; Kerman, Kader Tekkaş; 0000-0001-8998-4410; Koç University Graduate School of Health Sciences; 34111
  • Thumbnail Image
    PublicationRestricted
    Engineering beta-cell organoids for the treatment of type 1 diabetes
    (Koç University, 2019) İnceoğlu, Yasemin; Kızılel, Seda; 0000-0001-9092-2698; Koç University Graduate School of Sciences and Engineering; Chemical and Biological Engineering; 28376
  • Placeholder
    Publication
    Impact of milk as a bedtime snack on nocturnal glycemia in preschool children with Type 1 diabetes: case series
    (Türk Diyetisyenler Derneği, 2020) Gökçe, Tuğba; Yeşiltepe Mutlu, Rahime Gül; Can, Ecem; Eviz, Elif; Muradoğlu, Serra Küpçüoğlu; Hatun, Şükrü; Doctor; Faculty Member; Nurse; Faculty Member; Doctor; Faculty Member; N/A; School of Medicine; School of Medicine; School of Medicine; N/A; School of Medicine; Koç University Hospital; N/A; 153511; N/A; 327618; N/A; 153504
    Young children with type 1 diabetes (T1D) present special challenges for intensive diabetes management and glycemic variability. Young children face many difficulties in diabetes management, such as having more frequent hypoglycemia and hyperglycemia, lack of awareness of hypoglycemia, less residual beta cell function, severe hypoglycemia and long-term neurocognitive effects due to chronic hyperglycemia. Many parents routinely give bedtime snacks, regardless of glucose value, because of the fear of nocturnal hypoglycemia. Having a habit of drinking milk before sleeping at night is an attitude peculiar to our country. In our clinic, it was observed by examining Continuous Glucose Monitoring (CGM) data that drinking milk at night snacks caused hyperglycemia during the night in young children who were followed-up in our clinic. In case of not drinking milk, it was observed that the course of glucose at night was in the target range (70-180 mg/dL). In this article, the effects of medical and medical nutrition therapy and milk consumption as bedtime snack on CGM data of two patients aged 3-5 years with follow-up in our department is presented. / Öz: Tip 1 diyabet (T1D) tanılı küçük çocuklar diyabet yönetimi ve glisemik değişkenlik bakımından ayrı bir yere sahiptir. Küçük çocuklar (<7 yaş), hipoglisemi ve hipergliseminin daha sık görülmesi, hipoglisemi bulgularını ifade edememeleri, rezidüel beta hücre fonksiyonunun az olması, ciddi hipoglisemi atakları ve kronik hiperglisemiye bağlı uzun dönemde nörokognitif etkilenmenin daha fazla olması gibi birçok zorlukla karşı karşıyadır. Bu zorluklar ebeveynlere endişe olarak yansımakta ve birçok ebeveyn gece hipoglisemisi korkusu nedeniyle glukoz değeri ne olursa olsun rutin bir şekilde çocuğa gece ara öğünü vermektedir. Ülkemizde çocukların gece uyumadan önce ve sabah süt içme alışkanlıkları olması sebebiyle süt sık tüketilen bir seçenek olmaktadır. Kliniğimizde izlenen küçük yaş grubu çocukların Sürekli Glukoz İzlem (SGİ) verilerinde süt içirip uyutmanın gece boyunca hiperglisemiye neden olduğu, süt vermenin bırakılması durumunda ise gece glukoz seyrinin hedef aralıkta (70-180 mg/dL) kalma oranının arttığı gözlenmiştir. Bu yazıda kliniğimizde izlenen 3-5 yaş arasındaki iki olgunun tıbbi beslenme tedavisi ve gece ara öğününde verilen sütün SGİ verilerine yansıması paylaşılacaktır.
  • Placeholder
    Publication
    Insulin requirements for basal and auto-correction insulin delivery in advanced hybrid closed-loop system: 4193 days’ real-world data of children in two different age groups
    (Sage Publications Inc., 2024) Karakuş, Kağan Ege; Yeşiltepe Mutlu, Rahime Gül; Gökçe, Tuğba; Eviz, Elif; Can, Ecem; Muradoğlu, Serra Küpçüoğlu; Hatun, Şükrü; School of Medicine; Koç University Hospital
    Background: The insulin requirements of people with type 1 diabetes (T1D) can vary throughout the day due to factors such as biorhythm, exercise, and food intake. The MiniMed 780G system delivers micro boluses to adjust basal insulin and delivers auto-correction boluses to meet insulin needs when micro bolus increases are insufficient. Through analysis of MiniMed 780G data, this study investigates the variations in insulin requirements throughout the day. Methods: 4193 days’ pump and continuous glucose monitoring (CGM) data of 34 children using MiniMed 780G were collected from Medtronic CareLink. Micro and auto-correction boluses were analyzed on an hourly basis for two age groups: below nine years old and above nine years old. Glycemic metrics were analyzed based on International CGM consensus. Results: The mean age was 12.3 years and mean duration of diabetes was 6.1 years. The mean time in range (TIR) and glucose management indicator (GMI) were 80.5% and 6.6%, respectively. The micro bolus (basal) ratio between 05.00 and 07.00 was significantly higher than the ratio between 10.00 and 03.00 (P <.01), whereas micro bolus was significantly lower between 19.00 and 21.00 than those between 00.00 and 10.00 (P <.001). The auto-correction ratio between 21.00 and 00.00 was significantly higher than those between 03.00-17.00 (P <.001) and 19.00-21.00 (P =.008), whereas auto-correction was significantly lower between 07.00 and 10.00 than those between 10.00 and 03.00 (P <.001). The micro bolus ratio was significantly higher in children below nine years old than in children above nine years old between 21.00-00.00 (P =.026) and 00.00-03.00 (P =.003). Conclusion: The basal insulin need follows a diurnal pattern with two significantly different periods—high between 00.00 and 10.00 and low between 10.00 and 00.00. The auto-correction rates are low between 05.00 and 10.00 and show an increasing pattern peaking between 21.00 and 00.00. These findings are compatible with the dawn and reverse dawn phenomena.
  • Thumbnail Image
    PublicationRestricted
    Investigation of brain CD47 expression and its relation with cognitive functions in diabetic mice models
    (Koç University, 2022) Kirişçioğlu, Nil; Tütüncü, Yıldız; 0000-0002-3905-6429; Koç University Graduate School of Health Sciences; Immunology; 239430
  • Placeholder
    Publication
    Relationship between health literacy and compliance with the treatment among individuals with type 2 diabetes mellitus
    (Koç Üniversitesi HYO Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANERC), 2019) Yılmaz, Medine; N/A; Özonuk, Ece; Nurse; N/A; Koç University Hospital; N/A
    Objective: The aim of this study was to investigate the relationship between health literacy and treatment compliance among individuals who were diagnosed with Type 2 Diabetes Mellitus attending a family health center. Methods: This analytical study was conducted in a family health center with individuals over the age of 18 and diagnosed with Type 2 diabetes (n=108). The Sociodemographic Characteristics Questionnaire, Rapid Estimation of Adult Literacy in Medicine, and Treatment Compliance Questionnaire were used to collect the data. Results: of the individuals, 44.4% were between 60 and 74 years of age, 50.9% were male, 30.5% were primary school graduates, and 30.6% were university graduates. The mean score for the compliance with the diabetes therapy was 7.8±2.2. University graduates had higher compliance scores than did illiterate individuals (p=0.015). The participants who had received diabetes training had higher treatment compliance scores than those who had not (p< 0.001). of the participants, 63.3% had health literacy levels at the high school level. The mean health literacy score was 48.4±26.1. Health literacy scores of the male participants were higher than were those of the female participants (p=0.001). The health literacy scores of the participants over the age of 74 were higher than those in the other age groups (p<0.01). The health literacy scores of the participants who were illiterate or primary school graduates were lower (p<0.01) There was a significant positive correlation between the health literacy level and mean treatment compliance score (p= 0.017). Conclusion: The results showed that the participants’ compliance levels were moderate and that their health literacy levels were at the high school level. In order to increase individuals’ self-efficacy and responsibility regarding their own health, it is important to improve their health literacy. It is recommended that diabetes educational materials be prepared and administered according to the health literacy levels of the individuals. / Amaç: Bu çalışmanın amacı bir aile sağlığı merkezine başvuran Tip 2 Diabetes Mellitus tanılı bireylerin sağlık okuryazarlığı ile tedaviye uyumları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Yöntem: Analitik tipteki bu araştırma bir aile sağlığı merkezinde, 18 yaş üzerinde Tip 2 Diyabet tanılı bireyler (n:108) ile yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak bilgi formu, Tıpta Yetişkin Okuryazarlığının Hızlı Tahmini ve Tedaviye Uyum Anketi kullanılmıştır. Bulgular: Bireylerin %44.4’ü 60-74 yaş grubunda olup, %50.9’u erkektir. Diyabet Tedavisi Uyum puanı ortalaması 7.8±2.2‘dir. Üniversite mezunu bireylerin okuryazar olanlara göre (p=0.015), diyabet eğitimi alan bireylerin almayanlara göre tedavi uyum puanları daha yüksektir (p<0.01) Sağlık okuryazarlığı düzeyi ile tedaviye uyum puan ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur (p=0.017). Sonuç: Araştırma sonuçları bireylerin tedaviye uyumlarının orta düzeyde, sağlık okuryazarlıklarının lise düzeyinde olduğunu göstermiştir. Bireylerin kendi sağlığı üzerindeki özetkililiği ve sorumluluğunu artırmak için sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi önemlidir. Diyabet ile ilgili yürütülecek eğitimler için bireylerin sağlık okuryazarlığı düzeylerine göre eğitim materyallerinin hazırlanması ve kullanılması önerilir.
  • Placeholder
    Publication
    Tip 1 diyabetli çocuk ve adolesanlarda kardiyak fonksiyonların konvansiyonel ekokardiyografi ile erken dönem değerlendirilmesi
    (Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi, 2020) Bolu, Semih; Almış, Habip; İşleyen, Fatih; Turgut, Mehmet; N/A; Çetiner, Nilüfer; Faculty Member / Doctor; School of Medicine; Koç University Hospital; 181047
    Objective: It is known that cardiac dysfunction is one of the serious and common complications of type 1 diabetes. The aim of this study was to evaluation early cardiac functions of children and adolescents with type 1 diabetes by conventional echocardiography. Material and Methods: This study included 53 children and adolescents with type 1 diabetes and 55 age-sex matched healty children and adolescents. The values of height, weight, body-mass index and blood pressure of the all participants were recorded. Glycated hemoglobin measuring was performed for glycemic control in patients with type 1 diabetes. Myocardial systolic and diastolic functions of all paticipants were assessed by conventional echocardiography. Results: A wave velocity of tricuspid valve was significantly higher (p=0,04) and tricuspid E/A rate was significantly less (p=0,02) in patients with type 1 diabetes than controls. Fractional shortening and ejection fraction of left ventricular revealed less in the patient groups than controls, but they were no statistically significant differences (p values 0,675,0,933 respectively). Statistically significant negative correlation was noted between level of glycated hemoglobin and ejection fraction of left ventricular in patients group (p=0,049, r= -0,669). Conclusion: Determination of right ventricular diastolic dysfunction and negative corrrelation between level of glycated hemoglobin and left ventricular ejection fraction in children and adolescents with type 1 diabetes suggest, that cardiac evaluation of poor glycemic controlled diabetic patients is necessary periodically performing by echocardiography, which is noninvasive diagnostic method. / Amaç: Kardiyak disfonksiyonun tip 1 diyabetin ciddi ve sık görülen komplikasyonlarından biri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, tip 1 diyabet tanılı çocuk ve adolesanların kardiyak etkilenmenin konvansiyonel ekokardiyografi ile erken dönemde değerlendirilmesiydi. Gereçler ve Yöntem: Çalışmada 53 tip 1 Diyabet tanılı çocuk ve adolesan ile benzer yaş ve cinsiyette 55 sağlıklı çocuk ve adolesan yer almaktadır. Katılımcıların, boy, kilo, vücut kitle indeksi ve kan basıncı değerleri kaydedildi. Tip 1 diyabetli hasta grubunda glisemik kontrol için glikolize hemoglobin ölçümü yapıldı. Tüm katılımcıların miyokardiyal sistolik ve diyastolik fonksiyonları konvansiyonel ekokardiyografi yöntemi ile değerlendirildi. Bulgular: Tip 1 diyabetli 53 hastada kontrol grubuna göre triküspid kapağın A dalga akım hızı anlamlı yüksek (p=0,04) ve triküspid E/A oranı ise anlamlı düşük (p=0,02) bulundu. Sol ventrikül fraksiyonel kısalma ve ejeksiyon fraksiyonu hasta grubunda kontrole göre daha düşük bulundu, ancak istatiksel olarak anlamlı değildi (p değerleri sırasıyla 0,675, 0,933). Hasta grubunda glikolize hemoglobin düzeyi ile sol ventrikül sistolik fonksiyonu arasında ise istatiksel olarak anlamlı negatif korelasyon bulundu (p= 0,049, r= -0,669). Sonuç: Tip 1 diyabet tanısı olan çocuk ve adolesanlarda erken dönemde bile ekokardiyografik olarak sağ ventrikülde diyastolik disfonksiyon ve glikolize hemoglobin düzeyi ile sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu arasında negatif korelasyonun gösterilmesi, kötü glisemik kontrollü diyabetik hastaların peryodik olarak kardiyak değerlendirmelerinin noninvazif tanı yöntemi olan ekokardiyografi ile yapılmasının gerekli olduğunu düşündürmektedir.