Researcher:
Akder, Feyza

Loading...
Profile Picture
ORCID

Job Title

Researcher

First Name

Feyza

Last Name

Akder

Name

Name Variants

Akder, Feyza

Email Address

Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 4 of 4
  • Placeholder
    Publication
    Ankara drawings of Eşref Üren and Andre Lhôte’s influence
    (Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM) / Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM), 2019) N/A; Akder, Feyza; Researcher; Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM) / Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM); N/A; 381895
    Eşref Üren (1897-1984) is an artist who lived in Ankara in the last 45 years of his life; acknowledged as an imperative personality in Ankara artistic circles. There are at least 100 Ankara landscapes in major art collections in Turkey that belong to him. This article discusses the Ankara drawings of Eşref Üren which are today in İmren Erşen collection, that were drawn after 1939. These drawings reveal fruitful results when analyzed with Turkish drawing history from the literature. Üren has been evaluated mainly as an impressionist painter. Therefore, the French painter André Lhôte’s (1885-1962) influence over Üren’s paintings and drawings, especially his works after 1950 has been undervalued. These drawings also signify some findings as to how Ankara’s urban texture influenced paintings. The first part of the article covers how Üren’s drawing views followed a pattern and matured. In the second part, we will explain the plastic relationship between his drawings and Ankara. The analysis of Eşref Üren’s Ankara drawings, in the light of new data from Eşref Üren’s unpublished drawing pads and diaries, offers a new point of view to André Lhôte’s strong influence over Eşref Üren. What is more, they will point to how Ankara’s urban texture influenced Üren between 1950 and 1980 while he drew these examples. / Eşref Üren (1897-1984), yaşamının son 45 yılını Ankara’da geçirmiş; Ankara sanat çevresinde önemli bir kişilik olarak kabul edilmiştir. Türkiye’deki büyük resim koleksiyonlarında 100’ün üzerinde Ankara manzara resmi bulunmaktadır. Bu çalışma, Eşref Üren’in, İmren Erşen koleksiyonunda bulunan, 1939 yılından sonra çizdiği Ankara desenlerinden örnekleri ele almaktadır. Sözü edilen desenler, literatürden de faydalanılarak, Türk desen tarihinin analizi eşliğinde incelendiğinde verimli sonuçlar ortaya çıkarmaktadırlar. Literatürde ağırlıkla empresyonist bir sanatçı olarak değerlendirildiği için, Fransız ressam André Lhôte’un (1885-1962) Üren’in desenleri ve resimleri üzerindeki etkisi özellikle 1950’li yıllardan sonraki çalışmalarında göz ardı edilmiştir. Desenler ayrıca 1950 sonrasında Ankara’nın kentsel dokusunun resim sanatına nasıl aktarıldığı ile ilgili önemli veriler sunmaktadır. Çalışmanın ilk bölümü Üren’in desen anlayışının nasıl bir gelişim izleyerek olgunlaştığına ayrılmıştır. İkinci bölümde Üren’in Ankara kenti ile resim ve desen yaparak kurduğu ilişki açıklanmaktadır. Üren’in yayımlanmamış desen defterleri ve günlüklerinden elde edilen yeni veriler ile yapacağımız analiz ışığında Eşref Üren’in Ankara desenlerinin, Türk desen tarihinde André Lhôte’un güçlü etkisinin göstergeleri olduğunu ve Ankara’nın özellikle 1950 ve 1980 yılları arasında bu etkiler ışığında resim sanatına nasıl yansıdığına dair bir bakış sunacaktır.
  • Placeholder
    Publication
    Cultural politics of the Turkish Republic within the context of “Atatürk on the Excavation Site of Ahlatlıbel” painting
    (Atatürk Üniversitesi, 2022) N/A; Akder, Feyza; Researcher; Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM) / Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM); N/A; 381895
    Şeref Akdik’s painting Atatürk on the Excavation Site of Ahlatlıbel (1933) presents the Turkish History Survey Association’s group portrait as the representation of national histograhy. Reşit Galip, Nevzat Tandoğan, Yusuf Hikmet Bayur, Afet İnan, Yusuf Akçura, and Hamit Zübeyr Koşay who are portraied in the painting are public figures who contribututed to the Association. The artifacts retrieved from the excavation were a part of the Second Turkish History Congress Exhibition (1937), and emphasized the painting’s content. The painting is a rare example where archeology represents the national identity. During the 1930s, anthropology and archeology were supported by the government and used for constructing a new national historiography. Both were developing simultaneously, producing data for the national history. The painting is a group portrait of the scientists and bureaucrats working on these fields to construct the national history. The painting has been referred to only by its date in literature; however, there is no in-depth research on it. A feature of the painting is its documentary style. This paper is based on the excavations’ preliminary studies, the memoirs of the scientists, articles of the period, drawings, and photographs of the excavation site. By this means, Akdik’s documentary style and composition are discussed. / Şeref Akdik’in Atatürk Ahlatlıbel’de Kazıda (1933) tablosu, Türk Tarih Tedkik Cemiyeti’nin grup portresini, millî tarih yazımı çalışmaları ile birleştirerek sunar. Resimde yer alan Mustafa Kemal Atatürk, Reşit Galip, Nevzat Tandoğan, Yusuf Hikmet Bayur, Afet İnan, Yusuf Akçura ve Hamit Zübeyr Koşay cemiyetin etkinlikleri ile toplumda tanınan kişilerdir. Resimdeki kazı buluntuları İkinci Türk Tarih Kongresi Sergisi’nde (1937) yer almış ve resmin anlamını güçlendirmişlerdir. Arkeolojinin resim sanatında ülkenin kimliğini görselleştirmek üzere kullanılması önemlidir ancak nadirdir. 1930’lu yıllarda devlet tarafından desteklenen antropoloji ve arkeoloji, yeni kurulan Cumhuriyet’in ulusal tarihinin yazılması için kullanılmaktadır. Arkeoloji de antropoloji ile eş zamanlı gelişip ulusal tarihin temellendirileceği veriler üretmektedir. Tablo 1930’lu yıllarda arkeoloji ve antropoloji alanında çalışmalar yapan bilim insanları ve bürokratların yer aldığı bir grup portresi olarak bir ulusun tarih yazım serüvenini görselleştirir. Resme Şeref Akdik’le ilgili yapılan araştırmalarda sadece yapım tarihi verilerek değinildiği ancak üzerine inceleme yapılmadığı gözlemlenmiştir. Resmin önemli özelliklerinden biri de Şeref Akdik’in belgesel tarzda yaptığı çalışmalardan biri olmasıdır. Araştırma sırasında kazının ön çalışmaları, kazıya katılan kişilerin anıları ya da kazıya ilişkin yazdıkları makaleler ve kazı buluntuları çizimleri ile kompozisyon karşılaştırılmış; bu şekilde Akdik’in belgesel nitelikli resim anlayışı ve tablonun kompozisyonu tartışılmıştır.
  • Thumbnail Image
    PublicationOpen Access
    The Second Constitutinal and Early Republican Era drawing practices in the light of MSFAU Istanbul Painting and Sculpture Museum Collection
    (Ege University Faculty of Letters / Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2020) Akder, Feyza; Researcher; Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM) / Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM)
    The most significant archive of the 2nd Constitutional era of the Ottoman Empire and the Early Republican Era drawing practices in Turkey is the Mimar Sinan Fine Arts University Istanbul Painting and Sculpture Museum's drawing collection. The drawing collection consists of 2745 drawings of 51 artists presenting the drawing practices over a century. The majority of the drawings in the collection are nudes and landscapes. Drawing had been a part of various Ottoman educational institutions' curriculum since the late 18th century and its importance increased in the Early Republican Era. And the outcomes of these practices were gathered in this museum as it was constituted within the State Academy of Fine Arts (Istanbul Devlet Guzel Sanatlar Akademisi). However, the academic studies on the subject remain very limited, and there is a scarce number of documentation on drawings other than the inventory of the museum. The variety of examples over 150 years makes it possible to draw the outlines of the Ottoman and the Republican drawing chronology. As a result, the most important documentation of the drawings is themselves. In order to determine the outlines of the chronology, the common ground of the drawings was examined which is the drawing techniques and curriculums. Thus the drawings are evaluated in a formalist view. The examination made simultaneously with the terminology emerged in the Military Academy (Mekteb-i Harbiye), Academy of Fine Arts (Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi), and the State Academy of Fine Arts (Istanbul Devlet Guzel Sanatlar Akademisi) curriculums, the drawing method prepared by Hoca Ali Riza (1858-1930), reveals the tension of cultural shifts on art education, especially on the drawing courses. In Turkish art history literature drawing has been evaluated as the significance of originality. However these drawings also reveal that it was utilized as a very important part of studio training. The drawing method by Hoca Ali Riza is peculiar the Military Academy and it was also appreciated by civil artist. Also some models were produced for these classes. Figure drawing and nude studies in drawing classes were an achievement of the Academy of Fine Arts (Sanayi-i Nefise Mekteb-i) and continued in the State Academy of Fine Arts (Devlet Guzel Sanatlar Akademisi) with its own devices produced for classes such as mold statues and night classes for further studying (cour de soir). The collection exemplifies the choices between the difference between the Ottoman military schools, Academy of Fine Arts (Sanayi-i Nefise Mekteb-i), and the State Academy of Fine Arts (Devlet Guzel Sanatlar Akademisi) in the Republican Era; as well as the disengagement from the realist esthetic towards post-structural views. Hence the drawings are another artistic practice that exemplifies the cultural influences and contrasts, as well as the paintings dating to the chosen period. One of the striking outcomes of this evaluation implies that the Military Academy' (Mekteb-i Harbiye), drawing curriculum was influenced by Western practices not only in the establishment of the drawing classes but all through the 19th century. The drawing collection determines these influences were dominant up to the 1960s in the mentioned academies that continued through the Turkish Republic.
  • Thumbnail Image
    PublicationOpen Access
    Description and narration of 14 Anatolian cities in the 18th century (1)
    (Middle East Technical University Faculty of Architecture / Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, 2020) Akder, Feyza; Akder, Feyza; Researcher; Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM) / Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM)
    Claude Aubriet was a French artist who worked in the Jardin du Roi. In 1699 French botanist Joseph Pitton de Tournefort made Aubriet an offer of an expedition to the Levant. They were off to develop Tournefort's classification via discoveries of plants, and add new species to Jarden du Roi. Eventually, text and illustrations formed the travelogue Relation d'un Voyage du Levant, fait par ordre du Roy in 1717. Aubriet drew landscapes of 14 cities in Anatolia: Elegri Eregli, Sinope Sinop, Cerasonte Giresun, Tripoli Tirebolu, Trebisonte Trabzon, Erzeron Erzurum, Cars Kars, Coulhisar Koyulhisar, Tocat Tokat, Angora Ankara, Prusa Bursa, Magneise Manisa, Smyrna Izmir, and Scalanova Kusadasi. While Tournefort highlighted in his text what is exotic to his taste, Aubriet drew scientifically coherent landscapes. That is as if he followed a code where a typical city's main elements were listed. In this paper, I will discuss if Aubriet's compositions exemplify the utility of the transcultural model as landscape depiction? Aubriet's depiction reminds of 16th-century city-atlases of Georg Braun the cartographer (Civitates Orbis Terrarum). Aubriet, highlights the architecture and topographical elements. Thus, they exhibit a similar cartographic method with some European city depictions. Also, they are general views, portraying the city as a whole, as if it were one of the local people Tournefort narrated about. Aubriet's cities are supposed to illustrate the text however the compositions of the landscapes are different than the text. Are they a dual representation of the same land in the same book, by European scientist/artist/traveler? Did Tournefort represented early modern Anatolian cities by putting them in Oriental outlooks as such did Aubriet put them in European outlooks? So, do they point out a cultural encounter both with self and the other? Both Relation d'un Voyage du Levant, fait par ordre du Roy's text and illustrations were outcomes of an in-situ observation. The illustrations are a key element to the survey but they aren't examined, interpreted thoroughly until now. There is no satisfactory explanation of why the depiction is done in this specific manner; how this perception reflected the cities and why the depiction should be called European at all, except for the nationality of the artist. Yet, these rare depictions are very interesting and valuable both for the Turkish and European history of art. The first part of the paper points to the European features of the city views even though these are lands in the Levant. This paper compares the illustrations in Voyage du Levant to the Civitates Orbis Terrarium. This comparison leads to the literature covering 16th-century city depictions and Ptolemy's geography. The author of this paper has looked for an answer within these sources why Aubriet's method of depicting cities is "European". Tournefort was on the other hand, after the "other", "strange" and "novel" at the same time. Some parts of Tournefort's descriptions have the same features as the 19th century Orientalist discourse, but Tournefort's observations, the exotic features are not reflected in the illustrations. The second part of the paper is a brief catalog of the city views. The main idea is the comparison of the description styles of Tournefort and Aubriet. This diversity is intriguing because Aubriet and Tournefort were working together with each other and for the same establishment Jarden du Roi since 1690. The catalog helps to answer some of the questions asked in the beginning. / Claude Aubriet Jardin du Roi’de görevli bir ressamdı. 1699 yılında Fransız Botanikçi Jopseh Pitton de Tournefort Aubriet’ye Ege Adaları, İstanbul ve Anadolu’yu kapsayan bir keşif gezisinde çıkmayı teklif etti. Gezinin amacı yeni bitkiler keşfederek Tournefort’nun bitki sınıflandırma sistemlerini geliştirmek ve Jarden du Roi koleksiyonuna yeni bitkiler eklemekti. Geziden sonra metinler ve illüstrasyonlar birleştirilerek, 1717 yılında basılan Relation d’un Voyage du Levant, fait par ordre du Roy oluşturuldu. Aubriet Anadolu’daki 14 kenti çizmiştir: Elegri Ereğli, Sinope Sinop, Cerasonte Giresun, Tripoli Tirebolu, Trebisonte Trabzon, Erzeron Erzurum, Cars Kars, Coulhisar Koyulhisar, Tocat Tokat, Angora Ankara, Prusa Bursa, Magneise Manisa, Smyrna İzmir, ve Scalanova Kuşadası. Tournefort metinde kendi için egzotik olanı öne çıkarırken, Aubriet birbirleri ile bilimsel olarak tutarlı manzaralar resimledi. Aubriet sanki kentlerin ana parçalarının sıralandığı bir kuralı takip ediyordu. Bu makalede Aubriet’nin kompozisyonlarının kültürlerarası bir model olarak manzarayı kullanıp kullanmadığını tartışacağım. Aubriet’nin çizim biçimi kartograf Georg Braun’ın 16. yüzyıl kent atlaslarını (Civitates Orbis Terrarum) anımsatmaktadır. Aubriet mimariyi ve topografik öğeleri öne çıkarır. Bu şekilde Avrupa kentlerinin resimlenme biçimlerine benzer kartografik bir yöntem kullanır. Aubriet’nin çizimleri aynı zamanda genel görünümlerdir, kenti bir bütün olarak resmederler. Aubriet’nin kentlerinin aslında metni illüstre etmesi gerekir; ancak manzara çizimleri betimlemelerden farklıdır. Bu iki betimleme aynı kitabın içinde iki farklı temsil biçimi mi oluşturmaktadır? Tournefort Anadolu erken modern Anadolu kentlerini oryantalist bir çerçevede, Aubriet ise Avrupalı bir çerçevede mi gördü? Dolayısıyla metin ve görseller kendi ve öteki arasındaki kültürlerarası bir karşılaşmaya işaret eder mi? Relation d’un Voyage du Levant’ın metni ve görselleri sahada (in-situ) yapılan gözlemin sonucudur. Görseller sahada çıkarılan envanterin önemli bir parçasıdır; ancak henüz detaylı bir şekilde incelenip anlamlandırılmamışlardır. Kent manzaralarının biçimlendirilmesinin neden özellikle bu şekilde yapıldığına ilişkin; ressamın algısının kentleri nasıl yansıttığı ya da resimlendirmenin ressamın vatandaşlığı dışında neden Avrupa kökenli olarak adlandırılması gerektiği tartışılmamıştır. Hâlbuki bu görseller hem Türkiye hem de Avrupa resim sanatı için çok nadir dolayısıyla önemli örneklerdir. Makalenin birinci bölümü Aubriet’nin Anadolu’da yer alan mekânları çizmesine rağmen, Avrupa kent manzaraları ile ilişkilenen özelliklerini ortaya koymaya çalışır. Bu makalede Voyage du Levant içinde yer alan kent manzaraları Civitates Orbis Terrarium kentleri ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma 16. yüzyıl’da kent resimlerinin nasıl yapıldığı ve Ptolemy’nin coğrafya kavramları üzerinden yapılmıştır. Makalenin yazarı bu çaba ile Aubriet’nin yaptığı Anadolu kent manzaralarındaki Avrupalı özellikleri ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bir taraftan Tournefort’nun kent betimlemeleri “öteki”, “tuhaf” ve “değişiktir Tournefort’nun betimlemelerinin bir kısmı 19. yüzyıl oryantalizm tartışmaları ile ortak özellikler taşır. Ancak Tournefort’nun bu tarz betimlemeleri görsellerde ortaya çıkmaz. Makalenin ikinci kısmı Anadolu kent manzaralarına ilişkin kısa bir katalog biçimde yazılmıştır. Bu kısımda ortaya çıkarılmak istenilen, Aubriet ve Tournefort’nun çizim ve metini arasındaki farkları ortaya çıkabilmektir. Bu farklılık dikkat çekicidir çünkü Aubriet ve Tournefort 1690 yılından itibaren Jarden du Roi’de beraber çalışmışlardır. Katalog ile başlangıçta biçimlendirme ile ilgili sorduğumuz sorulara da bazı cevaplar bulunabilmiştir.