Researcher: Albayrak, Selvinaz
Name Variants
Albayrak, Selvinaz
Email Address
Birth Date
6 results
Search Results
Now showing 1 - 6 of 6
Publication Metadata only Executive nurses’ views about nursing work environment: a qualitative study(Yönetici Hemşireler Derneği, 2020) Topçu, İbrahim; Miral, Mukaddes Turan; Serbest, Şehriban; Özcan, Duygu; N/A; Göktepe, Nilgün; Türkmen, Emine; Kebapçı, Ayda; Albayrak, Selvinaz; Faculty Member; Faculty Member; Faculty Member; Teaching Faculty; Semahat Arsel Nursing Education, Practice and Research Center / Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SANERC); School of Nursing; School of Nursing; School of Nursing; School of Nursing; 106155; 109503; 203808; 106119Aim: This study was conducted to evaluate executive nurses’ views and experiences about nursing work environment at hospitals. Method: In this descriptive and qualitative study, which was conducted in Istanbul, 18 individualized in depth interviews were per- formed with executive nurses working in private and public hospitals using semi-structured questions. Data were collected with a tape recorder and content analyzes were performed thematically. Results: Three main themes were determined including leadership and management practices, nursing staffing and management, and management of relationship and collaboration. It was revealed that the executive nurses’ autonomy was at a low level and par- ticipation to hospital executive decisions was inadequate, and they provided coordination of non-nursing supportive services such as housekeeping activities. Executive nurses stated that although there were training and development activities and promotional opportunities in hospitals, the quality, and quantity of nurses were very inadequate. Additionally, they specified that nurses had increased workload, and very high turnover rates, working conditions were not good, and they had difficulty in managing different generations. It was also stated that problems were experienced in cooperation and communication between themselves , nurses and doctors. Conclusion: Results from individual in-depth interviews have shown that executive nurses have many managerial problems in terms of nursing work environment. It is recommended that executive nurses strengthen their communication and collaboration with their teams, managers and policy makers in order to implement healthy workplace standards. /Öz: Amaç: Bu çalışma, üst düzey yönetici hemşirelerin hastanelerde hemşirelik çalışma ortamı hakkındaki görüş ve deneyimlerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu tanımlayıcı ve nitel çalışma, İstanbul’da gerçekleştirilmiş olup, özel ve devlet hastanelerinde çalışan 18 üst düzey yö- netici hemşire ile yarı yapılandırılmış bireysel derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veriler kayıt cihazı ile kaydedilmiş ve tematik olarak içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Liderlik ve yönetim uygulamaları, hemşire insan kaynağı ve yönetimi, iletişim ve ilişki yönetimi olmak üzere üç ana tema belirlenmiştir. Yönetici hemşirelerin özerkliğinin düşük olduğu, hastane yönetim kararlarına katılımının yetersiz olduğu ve yönetici hemşirelerin temizlik faaliyetleri gibi hemşirelik dışı destek hizmetlerin koordinasyonunu sağladıkları saptanmıştır. Yönetici hem- şireler, hastanelerde eğitim-geliştirme faaliyetleri ve terfi olanaklarının yanı sıra hemşirelerin nitelik ve niceliklerinin çok yetersiz olduğunu, iş yükü ve devir hızlarının çok yüksek olduğunu, çalışma koşullarının iyi olmadığını ve özellikle kuşakları yönetmede çok zorlandıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca hemşire-hekim ve hemşire-hemşire arasındaki iş birliği ve iletişimde sorunlar yaşandığına da değinmişlerdir. Sonuç: Bireysel derinlemesine görüşmelerden elde edilen sonuçlar, yönetici hemşirelerin hemşire çalışma ortamıyla ilgili sorunlar yaşadıklarını göstermektedir. Yönetici hemşirelerin sağlıklı çalışma ortamı standartlarını yaşama geçirebilmeleri için kendi ekipleri, birlikte çalıştıkları yöneticiler ve politika yapıcılar ile iletişim ve iş birliklerini güçlendirmeleri gerekmektedir.Publication Metadata only Evaluation of coagulation tests before newborn circumcision: is it necessary?(Lippincott Williams & Wilkins, 2016) Kayiran, Sinan Mahir; N/A; Eroğlu, Egemen; Sözmen, Banu Oflaz; Albayrak, Selvinaz; Gürakan, Berkan Ali; Faculty Member; Faculty Member; Teaching Faculty; Faculty Member; School of Medicine; School of Medicine; School of Nursing; School of Medicine; Koç University Hospital; 214688; 198711; 106119; 196431Evaluation of coagulation parameters prior to newborn circumcision is routinely performed in many countries. However, the value of this screening in predicting the bleeding risk is unknown. The aim of this study was to evaluate the correlation between the preoperative prolonged prothrombin time (PT), activated partial thromboplastin time (aPTT) and excessive bleeding after the circumcision in term, healthy newborns without family history of coagulopathy. The medical records of healthy, full term newborns born at VKV American Hospital, in Istanbul, Turkey, between 2009 and 2012 who were circumcised within the first week of life, were reviewed retrospectively. The data for family history of coagulopathy, clinical sign(s) of bleeding during and/or after delivery, preoperative PT, aPTT levels and the amount of bleeding after circumcision were gathered. The most recent medical records of the patients' were also reviewed for any possible, lately diagnosed bleeding disorder. A total of 450 newborns met the above criteria. None had a family history of bleeding disorder or clinical bleeding. A total of 158 (35%) newborns had an aPTT result greater than 54.5s, 269 (59%) had PT result greater than 15.9 s and 72 (16%) had international normalized ratio result greater than 1.62. Neither of the patients with prolonged PT and/or aPTT had prolonged or excessive bleeding. The evaluation of PT and aPTT before elective newborn circumcision is not necessary in the absence of clinical bleeding or a family history of bleeding disorder. It is rather a habit in general practice and possibly a result of defensive medicine. Copyright (C) 2016 Wolters Kluwer Health, Inc. All rights reserved.Publication Metadata only The prevention of drug abuse in young adults(Koç Üniversitesi HYO Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANERC), 2014) Balcı, Serap; N/A; Albayrak, Selvinaz; Teaching Faculty; School of Nursing; 106119Substance addiction is one of the most important problems all around the World. Recently this problem has become a very important issue in Turkey particularly among the young population and seems it will increase in near future. It is indicated that the most appropriate program for solving the substance addiction is prevention and early intervention programs. In order to have success in prevention programs, it is important to identify kids and adolescents who are under the risk for addiction, determine their risks based on the personal and environmental factors of adolescents substance abuse or what are the preventing factors of addiction. Substance abuse is not only a health matter issue. It has so many other aspects such as social, juristical and public. Substance abuse and its prevention must be taking seriously based on these aspects. In this context huge responsibility should be shared by particularly the governments, NGOs, teachers, families and healthcare professionals. In this article, main risk factors, substance prevention programs, raising awareness of the kids and adolescents and role of nurses for preventing substance abuse will be discussed. / Öz: Madde bağımlılığı tüm dünya ülkelerinin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birisidir. Bu sorun Türkiye’de son yıllarda özellikle genç nüfusta artmakta ve bu artış, yakın gelecekte Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisinin madde bağımlılığı olabileceğini göstermektedir. Madde kullanımı sorununun çözümünde yardımcı olabilecek en uygun programların önleme ve erken müdahale programları olduğu bildirilmektedir. Önleme programlarının başarılı olabilmesi için öncelikle risk altındaki çocuk ve ergenlerin saptanması, hangi bireysel ve çevresel faktörlerin adölesan çağında madde kullanımı açısından risk oluşturduğunun ya da koruyucu olduğunun bilinmesi gerekir. Madde bağımlılığı sadece sağlık boyutu olan tek boyutlu bir konu değildir. Madde bağımlılığının sağlık dışında, kamusal, sosyal, hukuki ve idari birçok yönü vardır. Bu çok yönlü soruna bağlı olarak madde bağımlılığını önleme faaliyetlerini de çok yönlü olarak ele almak bir zorunluluktur. Bu bağlamda, hükümetler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, öğretmenler ve aileler ile birlikte özellikle toplum sağlığı alanında çalışan hemşire ve diğer sağlık profesyonellerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu makalede, madde kullanımında risk oluşturan temel etmenler, madde kullanımının önlenmesine yönelik yapılan önleme programları, çocuk ve ergenlerin bilinçlendirilmesi ile madde bağımlılığın önlenmesinde hemşirelerin rolleri tartışılacaktır.Publication Metadata only The adaptation of the empowerment of parents in the intensive care-neonatology scale to Turkish: a validity and reliability study(Koç Üniversitesi HYO Semahat Arsel Hemşirelik Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANERC), 2019) Büyükgönenç, Lale Ayşegül; N/A; Albayrak, Selvinaz; Teaching Faculty; School of Nursing; 106119Aim: To determine the validity and reliability of the Turkish version of the Empowerment of Parents in the Intensive Care-Neonatology Scale (EMPATHIC-N) developed by Latour in the Netherlands. Methods: This methodological study was conducted in a university hospital in Istanbul between April and October 2017. The EMPATHIC-N is a Likert-type scale consisting of 57 items and five subscales. The scale was developed in the Dutch language; therefore, it was translated and back translated before being examined by an expert for content validity. Psychometric characteristics were examined via item-total score correlation, Pearson correlation analyses, Cronbach’s alpha value, test-retest correlation, and confirmatory factor analyses. The data were gathered from 290 parents after obtaining ethical approval and official permission from the relevant hospital administration. Results: The content validity index for the scale was found to be 0.97. The correlation coefficient between the score of each item and the scale was between r=0.48 and 0.83; the correlation coefficient of each subscale item and the subscale score was between r=0.63 and 0.90; the correlation coefficient of the subscale score and the scale score was between r=0.84 and 0.93. There is a statistically significant correlation between these results (p.05). Conclusion: The results of this study determined that the Turkish version of the Empowerment of Parents in the Intensive Care-Neonatology Scale is valid and reliable and can be used for measuring parent satisfaction in the NICU. / Öz: Amaç: Çalışmanın amacı, Hollanda’da, Latour tarafından geliştirilen “Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Ebeveyn Memnuniyet Ölçeği”nin Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir araç olup olmadığını incelemektir. Yöntem: Metodolojik bir çalışma olup, Nisan-Ekim 2017 tarihleri arasında, İstanbul’da bulunan özel bir üniversite hastanesinin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde gerçekleştirilmiştir. Elli yedi maddeli, beş alt boyutu ve Likert tipindeki ölçeğin dil eşdeğerliği çeviri-geri çeviri teknikleri kullanılarak yapılmıştır. Hollandaca geliştirilen ölçeğin Türkçeye uyarlanması için çeviri ve geri-çeviri işlemi yapılmış ve sonra kapsam geçerliği için uzman görüşüne sunulmuştur. Türkçe formun psikometrik özelliklerinin incelenmesinde madde toplam puan korelasyonu, Pearson korelasyonu, Cronbach Alfa katsayısı, test-retest korelasyonu ve Doğrulayıcı Faktör analiz teknikleri kullanılmıştır. Veriler, etik onay ve ilgili kurumdan izin alındıktan sonra 290 ebeveynden elde edilmiştir. Bulgular: Ölçeğin Kapsam Geçerlik İndeksi tüm ölçek için .97’dir. Elli yedi maddenin madde-toplam puan korelasyon güvenilirlik katsayıları, r=0.48 ile 0.83; alt boyut maddeleri ile alt boyut toplam puanlarının güvenilirlik katsayıları, r=0.63 ile 0.90; alt boyutlarının-toplam ölçek puanlarının güvenilirlik katsayıları, r=0.84 ile 0.93 arasında olup aralarında pozitif yönde, güçlü ve istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p0.05). Yapı geçerliği için Doğrulayıcı Faktör Analizi yapılmış olup, tüm maddelerin kendi boyutu ile olan faktör yüklerine denk düşen yol katsayıları 0.52 ile 0.92 arasında bulunmuştur. Sonuç: Bu çalışmada, "Yenidoğan Yoğun Bakımda Ebeveyn Memnuniyet Ölçeği"nin Türkçe formunun, yenidoğan yoğun bakımda aile merkezli bakım hizmetlerinden ebeveynlerin memnuniyet düzeylerini ölçmek için geçerli ve güvenilir bir araç olduğu saptanmıştır.Publication Metadata only Relationship between nurses' practice environments and nursing outcomes in Turkey(Wiley, 2016) Topçu, İbrahim; Miral, Mukaddes; Serbest, Şehriban; Özcan, Didem; N/A; N/A; N/A; N/A; N/A; Türkmen, Emine; Badır, Aysel; Göktepe, Nilgün; Albayrak, Selvinaz; Kebapçı, Ayda; Faculty Member; Faculty Member; Faculty Member; Teaching Faculty; Faculty Member; School of Nursing; School of Nursing; School of Nursing; School of Nursing; School of Nursing; 109503; N/A; 106155; 106119; 203808Aim: This study aimed to understand nursing practice environment characteristics in Istanbul-area hospitals in Turkey, the relationship between these characteristics, nurse burnout levels and nurses' intentions to leave work. Background: A well-known relationship exists in many countries between nursing practice environments and nurse burnout and intention to leave work. However, little is known about the relationship between practice environment characteristics and nursing outcomes in Turkey. Methods: This cross-sectional study was conducted among 2592 nurses in 20 Ministry of Health and 29 private hospitals in Istanbul, Turkey. A demographic questionnaire, Practice Environment Scale of the Nursing Work Index and Maslach Burnout Inventory were used for data collection. Results: Almost half of nurses suffered from high-level burnout related to emotional exhaustion and personal accomplishment, and one-third reported depersonalization and the intent to leave their jobs within a year. A poor nursing practice environment was the leading factor, increasing nurses' burnout levels in all subdimensions. Burnout related to emotional exhaustion, personal accomplishment and poor practice environment increased intention to leave. Permanent positions decreased intention. Discussion: There was a relationship between poor practice environments and nursing outcomes in Turkey. Limitations: The use of a survey data collection method is a potential study limitation. Quantitative and qualitative methods could be combined to obtain more detailed objective data about nursing practice environments. Conclusion: Poor practice environments, high-level burnout and intention to leave work are significant problems in Istanbul, Turkey. Favourable practice environments and job security should be provided to improve nursing outcomes. Implications for nursing policy: Policymakers and nurse managers should be aware of any negative issues regarding nursing practice environments and job security to improve nursing outcomes.Publication Open Access Gençlerde madde bağımlılığı ve önlenmesi(Logos Tıp Yayıncılığı, 2014) Balcı, Serap; Albayrak, Selvinaz; Teaching Faculty; School of NursingMadde bağımlılığı tüm dünya ülkelerinin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birisidir. Bu sorun Türkiye’de son yıllarda özellikle genç nüfusta artmakta ve bu artış, yakın gelecekte Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisinin madde bağımlılığı olabileceğini göstermektedir. Madde kullanımı sorununun çözümünde yardımcı olabilecek en uygun programların önleme ve erken müdahale programları olduğu bildirilmektedir. Önleme programlarının başarılı olabilmesi için öncelikle risk altındaki çocuk ve ergenlerin saptanması, hangi bireysel ve çevresel faktörlerin adölesan çağında madde kullanımı açısından risk oluşturduğunun ya da koruyucu olduğunun bilinmesi gerekir. Madde bağımlılığı sadece sağlık boyutu olan tek boyutlu bir konu değildir. Madde bağımlılığının sağlık dışında, kamusal, sosyal, hukuki ve idari birçok yönü vardır. Bu çok yönlü soruna bağlı olarak madde bağımlılığını önleme faaliyetlerini de çok yönlü olarak ele almak bir zorunluluktur. Bu bağlamda, hükümetler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, öğretmenler, aileler ile birlikte özellikle toplum sağlığı alanında çalışan hemşire ve diğer sağlık profesyonellerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu makalede, madde kullanımında risk oluşturan temel etmenler, madde kullanımının önlenmesine yönelik yapılan önleme programları, çocuk ve ergenlerin bilinçlendirilmesi ile madde bağımlılığın önlenmesinde hemşirelerin rolleri tartışılacaktır. Abstract: Substance addiction is one of the most important problems all around the World. Recently this problem has become a very important issue in Turkey particularly among the young population and seems it will increase in near future. It is indicated that the most appropriate program for solving the substance addiction is prevention and early intervention programs. In order to have success in prevention programs, it is important to identify kids and adolescents who are under the risk for addiction, determine their risks based on the personal and environmental factors of adolescents substance abuse or what are the preventing factors of addiction. Substance abuse is not only a health matter issue. It has so many other aspects such as social, juristical and public. Substance abuse and its prevention must be taking seriously based on these aspects. In this context huge responsibility should be shared by particularly the governments, NGOs, teachers, families and healthcare professionals. In this article, main risk factors, substance prevention programs, raising awareness of the kids and adolescents and role of nurses for preventing substance abuse will be discussed.