Research Outputs

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/2

Browse

Search Results

Now showing 1 - 3 of 3
  • Placeholder
    Publication
    Dummett and Davidson on the dependence of thought on language
    (Beytulhikme Felsefe Cevresi, 2021) N/A; Department of Philosophy; Özaltun, Eylem; Faculty Member; Department of Philosophy; College of Social Sciences and Humanities; 219281
    Both Dummett and Davidson believe that language is constitutive of thought. However, they do not believe exactly the same thing. Dummett believes that language is prior to thought, whereas Davidson believes that neither is prior to the other. Still, they share a common core that can be put as follows: language is necessary for thought. In order to understand this claim that I look at their arguments and show that for both philosophers the argument from objectivity is the main argument to secure their conclusion. I argue that for both of them natural language is the source of the objectivity of thoughts.
  • Thumbnail Image
    PublicationOpen Access
    Should we be modest? Dummett and McDowell on theories of meaning
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Department of Philosophy; Özaltun, Eylem; Faculty Member; Department of Philosophy; College of Social Sciences and Humanities; 219281
    In this paper I engage with a certain debate between Michael Dummett and John McDowell on the possibility of the full-blooded theories of meaning. This is a debate on what sort of semantic theories can be of use in giving an account of the speaker’s knowledge of a language. After defining modesty and full-bloodedness for a theory of meaning, I proceed to uncover Dummett’s reasons for his two central claims: Truth-conditional theories of meaning are modest and a theory of meaning must be full-blooded. Then I critically evaluate McDowell’s and Richard Kimberly Heck’s takes on the latter claim. I conclude that with the same descriptions of our linguistic competence it is impossible to characterize our language use as a rational activity and also give a full-blooded theory of meaning that can be used to study thought. / Bu makale Michael Dummett and John McDowell’ın güçlü anlam kuramlarının imkânı üzerine yürüttükleri tartışmayı incelemeyi hedefler. Bu tartışma, bir dilin kullanıcılarının o dile dair bilgisini açıklamakta ne tür semantik kuramların faydalı olacağına odaklanır. Bir anlam teorisini betimlemek için kullanılan mütevazı ve güçlü kavramları tanımlandıktan sonra, Dummett’ın, “Doğruluk koşullu anlam kuramları mütevazıdır” ve “Anlam kuramları güçlü olmalıdır” biçimindeki iki temel iddiasının dayandığı nedenler açıklanır. Ardından, McDowell ve Heck’in ikinci iddiaya ilişkin düşüncelerinin bir eleştirisi sunulur. İncelemenin sonunda ise, aynı betimleyicilere başvurarak hem dili kullanışımızı rasyonel bir eylem olarak tasvir etmenin hem de düşünceyi irdelemeye yetkin güçlü bir anlam kuramı inşa etmenin mümkün olmadığı sonucuna varılır.
  • Placeholder
    Publication
    Thomas Aquinas’ understanding of emotions and their effects on morality
    (Pinhan Yayıncılık, 2018) Department of Philosophy; Er, Nalan Saraç; Teaching Faculty; Department of Philosophy; College of Social Sciences and Humanities; 104174
    Thomas Aquinas articulates on the passions in Questions 22-48 in the First Part of the Second Part of the Summa Theologiae. “Treatise on the Passions” stands between the “Human Acts” and the “Habits” in the First Part of the Second Part of the Summa Theologiae where Thomas deals with ethics. So, it can be claimed that he treats the passions to examine their effects on morality. Following Aristotle, Aquinas place passions on the sensitive appetitive part of the soul and define them basically as movements that approach to good or withdraw from evil. It has to be explained that in what sense passions are movements and what the nature of their relationship with good and evil is. Although, Aquinas is heavily influenced by Aristotle in his explanations, his own theological presuppositions plays an important role in his understanding of the passions. His assumptions about the non-material structure of the soul and human beings’ inclinations towards good due to their rational nature, which he shares with Aristotle, are very important. Aquinas’ understanding of passions and the conclusions he draws about the effect of passions on the value of morality of actions are remarkable.The aim of this study is first, to examine Aquinas’ understanding of emotions, which is a neglected issue in Aquinas studies, by providing a close reading of the questions 22 -24 and to explain the mechanism how emotions effect the moral value of actions in the light of the findings of the first part. /Öz: Thomas Aquinas, Summa Theologiae’nin İkinci Bölümü’nün Birinci Bölümü’de 22 ile 48 soruların arasını duyguların incelemesine ayırmıştır. Bu inceleme, Aquinas’ın “İnsan Eylemeleri” ve “Alışkanlıklar” gibi konuları işlediği etik bölümünde yer alır. Bu bağlamda Aquinas’ın, duyguları ahlak üzerindeki etkilerini incelemek üzere incelediği iddia edilebilir. Aquinas’ın Aristoteles’i takiben ruhun duyusal arzular bölümünde konumlandırdığı duygular, temelde iyiye yönelme ve kötüden kaçınma hareketleridir. Duyguların ne anlamda hareket olarak değerlendirilebileceği ve iyi ve kötü ile ilişkilerinin niteliği açıklanmalıdır. Aquinas bu açıklamada Aristoteles’den önemli ölçüde etkilense de kendi teolojik kabulleri de duygu anlayışını şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Ruhun maddesel olmayan yapısı ve Aristoteles ile paylaştığı, insanın rasyonel doğası gereği iyiye yönelmiş olması yaklaşımının önemli varsayımlarıdır. Bu varsayımlar üzerine inşaa ettiği duygu yaklaşımı ve duyguların eylemlerin ahlaki değerine ilişki sonuçları dikkate değerdir. Bu çalışmanın amacı 22 ile 24. soruların yakın bir okumasını yaparak -Aquinas üzerine yapılan çalışmalarda genelde göz ardı edilen - bu bölümünde ortaya konan duygu anlayışını incelemek ve elde edilen bulgular ışığında eylemin ahlaki değerinin belirlenmesinde, duyguların oynadığı rolün nasıl bir mekanizmaya bağlı olarak işlediğini göstermektir.