Research Outputs
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.14288/2
Browse
29 results
Search Results
Publication Metadata only “Poor but achiever”: social capital, ethnicity, school achievement(Eğitim Araştırmaları Birliği, 2018) Department of Sociology; Çelik, Çetin; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 105104This study uses Bourdieu's social capital concept to analyze the impacts of the parental networks on the educational success of their children by comparing student-mother and dropout-mother interviewee pairs living in disadvantaged areas of Istanbul. The findings obtained from the research reveal that; (1) although they live in the same disadvantaged neighbourhoods, students continuing to attend school differ from school dropouts in terms of socioeconomic and ethnic terms; (2) school dropouts are predominantly from Kurdish and Roma families living in marginal poverty; (3) the network structures of the parents of school drop-outs and nondropouts significantly differ in the nexus of socioeconomic resources and ethnicity; and (4) differences in network structures favouring parents of those continuing to attend school are mobilized to improve the school success. This research argues that this differentiation between the two groups regarding opportunities and constraints may be the result of the historical memory of the ethnic groups who occupy differing positioning the ethnoreligious hierarchy of Turkish society. / Bu çalışma Bourdieu’nün sosyal sermaye kavramını kullanarak İstanbul’un dezavantajlı bölgelerinde yaşayan, halihazırda okula devam eden ve kısa bir süre önce okulu terk etmiş öğrenci ebeveynlerinin ağ yapılarını çocuklarının eğitim başarısına etkileri bakımından ayrıntılı olarak analiz etmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgular şunlardır: (1) Her ne kadar aynı dezavantajlı mahallelerde yaşıyor olsalar da okula devam eden öğrenciler sosyoekonomik ve etnik açıdan okul terklerden ayrışmaktadır; (2) okul terkler ağırlıklı olarak marjinal yoksulluk koşullarında yaşayan Kürt ve Roman ailelerden gelmektedir; (3) okula devam edenlerin ve okulu terklerin ebeveynlerinin ağ yapıları sosyoekonomik ve etnisite olarak önemli derecede farklılaşmaktadır; ve (4) okula devam edenlerin ebeveynleri lehine olan ağ yapılarındaki farklılıklar, çocukların okul başarısını artırmak için mobilize edilmektedir. Araştırma, fırsat ve kısıtlara ilişkin bu grupsal farklılaşmaların onların Türkiye toplumda uzun süredir işgal ettikleri etnik konumlarının yarattığı bir toplumsal hafızadan kaynaklanabileceğini ileri sürmektedir.Publication Metadata only Bargaining with place: experiences of “privilege” by European migrants in Turkey(N/A, 2020) İrgil, Ezgi; Department of International Relations; Department of Sociology; Cöbek, Gözde; Faculty Member; Teaching Faculty; Department of International Relations; Department of Sociology; College of Administrative Sciences and Economics; College of Social Sciences and Humanities; 238439; N/AThis paper unpacks how European migrants living in Turkey experience their privileged status and how they engage in different forms of bargaining with place. Deriving from the literature on lifestyle migration, the article examines the experiences of relative privilege that enabled this group of immigrants to live a good life both financially and emotionally. This study shows that the privileges that come with a strong passport are not independent from the insecurity arising from the structural, economic and political conditions in the country of immigrants. It also explains how they bargain with place to deal with the precarious situations they experience. We introduce the term “place bargainers” mainly refering to the mobility practices of privileged migrants. Hence, we open up the material, cultural, spatial and affective forms of the concept of “privilege”. The empirical evidence for our argument is drawn from 18 indepth interviews conducted with Polish and British migrants, living in Turkey as part of a larger project. / Bu makale, Türkiye'de yaşayan Avrupa doğumlu göçmenlerin coğrafi eşitsizlikler ve mekâna dayalı ayrıcalıklı göçmen olma deneyimi üzerinedir. Yaşam tarzı göçü literatüründen yola çıkarak bu göçmen grubunun maddi ve duygusal anlamda iyi bir yaşam sürmelerini sağlayan göreceli ayrıcalık deneyimlerini irdelemektedir. Bu çalışma, güçlü pasaport ile gelen ayrıcalıklarının, göçmenlerin bulundukları ülkedeki yapısal, ekonomik ve politik koşullardan kaynaklanan güvencesizlik koşullarından bağımsız olmadığını göstermektedir. Bunun yanında, yaşadıkları güvencesiz durumlarla başa çıkmak için mekânla nasıl pazarlık ettiklerini açıklamaktadır. Bu bağlamda araştırmamız, ayrıcalıklı göçmenlerin hareketlilik pratiklerinden yola çıkarak “mekân pazarlıkçıları” kavramını önermektedir. Böylelikle makale, “ayrıcalık” kavramının maddi, kültürel, mekânsal ve duygusal biçimlerini tartışmaya açmayı amaçlamaktadır. Tartışmamızın ampirik bulguları, daha büyük bir projenin parçası olarak Türkiye'de yaşayan Polonyalı ve İngiliz göçmenlerle yapılan 18 derinlemesine görüşmeye dayanmaktadır.Publication Metadata only Beyond the female love-male sex binary: a non-representational approach to online dating(İmge Kitabevi, 2021) Department of Sociology; Cöbek, Gözde; Teaching Faculty; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; N/ABased on a critical literature review, this paper reveals that online dating studies on heterosexual users’ motivations and mate preferences reproduce two gendered as well as heteronormative arguments. First, women use dating technologies for seeking love whereas men prefer them for arranging casual sex activities. Second, men are inclined to prioritize physical appearance while women tend to value status during mate selection or swiping in e-dating language. The article calls these beauty-status and love-sex dichotomies as the female love-male sex binary which has become a persistent myth through a continuous reproduction. This critical literature review problematizes the binary logic embedded in the literature on heterosexual online dating. To move beyond such duality, it suggests an affective turn which attracts the attention to the mostly neglected things in e-dating studies which focus on heterosexual individuals, namely the body, its capacity, and the affectivity of non-human things like atmospheres as well as images. Among various inspiring techniques in non-representational methodologies, it proposes video reenactment, cyberflaneur or technical walkthrough, and sensory writing techniques to study the online dating phenomenon and to understand motivations as well as swiping strategies of heterosexual online daters / Eleştirel literatür taramasına dayanan bu çalışma, heteroseksüel bireylerin motivasyonlarına ve eş seçim tercihlerine odaklanan çevrimiçi flört çalışmalarının, iki cinsiyetçi ve heteronormatif argüman ürettiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu çalışmaların birinci argümanı, kadın kullanıcıların flört teknolojilerini aşk amaçlı, erkeklerinse seks amaçlı kullandığıdır. İkinci argüman; eş seçimi -e-flört dilinde “kaydırma”- esnasında erkeklerin fiziksel görüntüye önem verme eğilimi gösterirken kadınların statüye dikkat ettiğini öne sürmektedir. Bu makale, güzellik-statü ve aşkseks ikiliklerine, mütemadiyen tekrar edilerek günümüzde kalıcı bir mite dönüşmüş, aşk kadınıseks erkeği ikiliği adını vermektedir. Bu eleştirel literatür okuması, heteroseksüel çevrimiçi flört literatüründeki gömülü ikili mantığı sorunsallaştırmaktadır. Böylesi bir ikiliği aşmak adına, duygulanımsal bir dönüş önererek heteroseksüel bireylere odaklanan e-flört çalışmalarında genellikle göz ardı edilen şeylere dikkat çekmektedir; bedene, bedenin kapasitesine ve atmosferler, imajlar gibi beşerî olmayan şeylerin duygulanımsal etkilerine. Temsili olmayan metodolojilerdeki tekniklerden ilham alan bu çalışma; çevrimiçi flört olgusunu çalışmak, heteroseksüel bireylerin motivasyonları ve eş seçim stratejilerini anlamak için video canlandırma, siber flanör ya da teknik yürüyüş ve duyusal yazım tekniklerini önermektedir.Publication Metadata only Classes and status groups in times of great transformation: reading agrarian change in Çukurova through the lens of Yaşar Kemal(Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 2019) Department of Sociology; Gürel, Burak; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 219277This study investigates the changing positions of social classes and status groups during the capitalist transformation of agriculture in Turkish Çukurova region throughout the last century from the perspective of Yaşar Kemal’s literary works. The study begins with a methodological discussion on the use of literary works in historical and sociological studies. It stresses three points regarding the agrarian change in Çukurova. Firstly, the resistance of lower classes to the capitalist agrarian transformation had a wide scope spanning from the Luddite-type machine-breaking to land and labor struggles. Secondly, proletarianized villagers viewed wage work as a temporary rather than a permanent condition, which would help them accumulate funds and engage with small-scale farming. Finally, transformations of classes and status groups were closely related. While the previous generations of landlords remained loyal to precapitalist social norms, failed to adapt to capitalist transformation and thereby declined, new generations started to rise, embracing profit maximization as the main goal. / Bu çalışma, geçen yüzyılda Çukurova bölgesinde yaşanan tarımsal dönüşüm sürecinde toplumsal sınıfların ve statü gruplarının değişen konumlarını Yaşar Kemal’in edebi yapıtlarının sunduğu perspektiften inceliyor. Makale edebi eserlerin tarihsel ve sosyolojik çalışmalarda değerlendirilmesine ilişkin yöntemsel bir tartışmayla açılıyor. Daha sonra, Yaşar Kemal’in eserlerinden yola çıkarak Çukurova’daki tarımsal dönüşüme ilişkin üç noktaya dikkat çekiyor. Birincisi, alt sınıfların tarımın kapitalistleşmesine karşı direnişleri Luddite tipi makine kırıcılıktan toprak ve emek mücadelelerine uzanan geniş bir yelpazeye sahipti. İkincisi, proleterleşen köylülerin bir bölümü ücretli işçiliği kalıcı bir durum olarak değil, küçük ölçekli çiftçilik için gereken birikimi yapmaya yardımcı olan geçici uğrak olarak görüyordu. Son olarak, sınıfların ve statü gruplarının dönüşümleri birbirleriyle yakından ilişkiliydi. Kapitalizm öncesi döneme ait toplumsal normlara bağlı kalan toprak ağaları kapitalistleşme sürecine uyum sağlayamayıp gerilemiş, kâr maksimizasyonunu öncelikli hedef olarak gören yeni tip toprak sahipleri bu süreçte yükselişe geçmiştir.Publication Metadata only Critique of the critics of Giovanni Arrighi’s Adam Smith in Bejiıng(Rasim Özgür Dönmez, 2019) Department of Sociology; Taylan, Eylem; Gürel, Burak; Master Student; Faculty Member; Department of Sociology; Graduate School of Social Sciences and Humanities; College of Social Sciences and Humanities; N/A; 219277This short critique of some of the reviews of Giovanni Arrighi’s Adam Smith in Beijing makes four points. First, the characterization of contemporary China as a non-capitalist market economy is the most serious shortcoming of Arrighi’s book. Second, Arrighi’s explanation of the Industrial Revolution in relation to the increasing military requirements of the European states has solid historical foundations. Third, Arrighi makes a cogent argument that the “Great Divergence” of Europe and China was rooted in the relative extroversion of power struggles in Europe versus their relative introversion in China and the consequent imbalance of naval power between the two regions. Finally, Arrighi’s structural analysis of hegemonic transitions in the world system enables the reader to track the links between China’s economic ascent and the crisis of the U.S. hegemony. One of its most important implications is the increasing bifurcation of economic and military power in the contemporary world, signaling the immense difficulty of a single nation-state (including China) to turn itself into a world hegemon. / Giovanni Arrighi’nin Adam Smith Pekin’de: 21. Yüzyılın Soykütüğü başlıklı kitabına yapılan bazı eleştirilerin kısa bir eleştirisini yapan bu makale dört temel argümanı savunuyor. Birincisi, Çin’in kapitalist olmayan bir piyasa ekonomisi olarak tanımlanması Arrighi’nin kitabının en ciddi eksikliğidir. İkincisi, Arrighi’nin Sanayi Devrimi’ni Avrupa devletlerinin artan askeri ihtiyaçları ile ilişkilendirmesinin sağlam tarihsel dayanakları mevcuttur. Üçüncüsü, Arrighi’nin analizi Avrupa ile Çin arasındaki “Büyük Ayrışma” ile güç mücadelelerinin tarihsel olarak ilkinde nispeten dışa ikincisinde nispeten içe dönük gelişimi ve iki bölgenin donanma gücü arasında Avrupa lehine ortaya çıkan dengesizlik arasında kurduğu bağlantılara ışık tutuyor. Son olarak, Arrighi’nin dünya sistemindeki hegemonya değişimlerine ilişkin yapısal analizi Çin ekonomisinin yükselişi ile ABD hegemonyasının krizi arasındaki ilişkinin kavranmasını sağlıyor. Günümüz dünyasında ekonomik güç ile askeri güç arasındaki bağlantının giderek çatallanması, bunun sonucunda (Çin de dahil olmak üzere) herhangi bir ulus devletin kendisini yeni bir dünya hegemonuna dönüştürmesinin muazzam ölçüde güçleşmesi bu analizin en önemli güncel sonuçlarından birisidir.Publication Metadata only Dispossession and development in the neoliberal era(Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi / Ankara University Political of Science Faculty, 2019) Department of Sociology; Gürel, Burak; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 219277Based on a detailed review of the existing literature, this article makes four arguments regarding thedispossessory effects of development projects in the neoliberal era. First, it redefines “accumulation bydispossession” as the state’s transfer of lower-class people’s small-scale private property or common propertyover land, water, and other resources to capital through extra-economic and/or economic coercion. In doing so,the paper stresses the need to clearly distinguish the state’s deliberate manipulation of the market fordispossessory purposes from the centralization of capital through market competition. Second, it suggests thatwhile the goal of expanding capitalist production shaped dispossessory practices in the era of nationaldevelopmentalism, the link between production and dispossession has been less direct and relatively weaker inthe neoliberal era. Hence, due to the rapid development of labor-saving technology and increasing significanceof the real estate sector, capital prioritizes the land and natural resources of the lower-class people over theexploitation of their labor. Third, international development institutions like the World Bank depoliticizedevelopment in order to naturalize and legitimize dispossession. Finally, this paper points to the potentials ofand challenges to possible alliances of workers’ movements and popular struggles against dispossession / Ayrıntılı bir literatür taramasına dayanan bu makale neoliberal dönemde uygulanan kalkınma projelerinin mülksüzleştirici etkilerine ilişkin dört temel argüman sunuyor. Birincisi, “mülksüzleştirme yoluyla birikim” kavramı alt sınıfların kontrolündeki (küçük ölçekli özel mülkiyet veya ortak mülkiyet statüsündeki) toprak, su ve diğer kaynakların devlet tarafından ekonomi-dışı ve ekonomik zor yoluyla sermayeye transferi olarak yeniden tanımlanmalıdır. Bunu yaparken, devletin mülksüzleştirme hedefiyle piyasayı manipüle etmesi ile piyasa rekabeti yoluyla sermayenin merkezileşmesi arasında net bir ayrım yapılmalıdır. İkincisi, kapitalist üretimi genişletme hedefinin mülksüzleştirme pratiklerini şekillendirdiği ulusal kalkınmacı dönemden farklı olarak neoliberal dönemde üretim ile mülksüzleştirme arasındaki ilişki daha dolaylı ve zayıftır. Emek tasarrufu yapan teknolojilerin hızlı gelişimi ve emlak sektörünün giderek önem kazanması nedeniyle sermaye alt sınıfların elindeki topraklara ve doğal kaynaklara erişimi onların emeğini sömürmeye nazaran daha öncelikli görmektedir. Üçüncüsü, Dünya Bankası gibi uluslararası kalkınma kurumları mülksüzleştirmeyi doğallaştırmak ve meşrulaştırmak için kalkınma kavramını depolitize etmektedirler Son olarak, bu makale işçi hareketleri ile mülksüzleştirme karşıtı halk mücadeleleri arasındak ittifakların potansiyeline ve önündeki engellere işaret ediyor.Publication Metadata only Elites in Turkey: Murray Milner’s political sociology versus the new ulemate(Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2017) Department of Sociology; Büyükokutan, Barış; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 126139This article features an extensive review of Murray Milner, Jr.’s Elites (2015). After summarizing its argument, locating it in debates in political sociology, and highlighting why it matters, I apply the conceptual framework advanced in the book to Turkey. I find that while Milner’s framework captures the Turkish case quite well, it cannot account for generous state support of some status elites. I offer a tentative solution to this puzzle by distinguishing between political elites’ short- and long-term interests. This shows that Milner’s framework should be developed further to better account for multiple and competing interests. /Öz: Bu makale, Murray Milner, Jr.’ın Elites (2015) isimli kitabının geniş bir değerlendirmesini sunmaktadır. Milner’ın eserini özetleyip siyaset sosyolojisinde durduğu yeri tartıştıktan ve kitabın önemini açıkladıktan sonra, kitapta geliştirilen kavramsal çerçeveyi Türkiye örneğine uygulamaktadır. Milner’ın çerçevesi Türkiye örneğini oldukça başarıyla açıklasa da devletin bazı statü seçkinlerine verdiği cömert destek bu çerçeveye uymamaktadır. Makale, bu durumu siyasi seçkinlerin uzun dönemli ve kısa dönemli çıkarları arasında bir ayrım yaparak açıklamayı önermektedir. Sonuç olarak Milner’ın kavramsal çerçevesinde farklı ve yarışan çıkarların daha iyi kuramsallaştırılması çerçevenin geleceği için uygun olacaktır.Publication Metadata only Ethnographic research at the intersections of everyday life, power relations and ethical codes(Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2017) Department of Sociology; Can, Başak Bulut; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 219278Ethnographic research aims to understand people's relation to all aspects of life including nature, culture, things, imagination and practice on their own terms. This research method is based on a long-term and intimate relationship between researcher and researched. This intimate relationship, which is based on trust brings about a number of ethical problems. This article first of all looks at the rise of ethical codes in human subject research and the influence of institutionalization of ethical rules on ethnographic research in the last three decades. These debates show the limits of ethical codes in ethnographic method and raise questions about how ethnographic research, which revolve around everyday life, engages with the questions of politics and ethics. The second part of the article deals with the ethical questions in ethnographic research in Turkey. The last part briefly discusses the fact that recently more ethnographic researches address questions about the ethical life. / Öz: Etnografik araştırma insanların doğayla, kültürle, nesnelerle, hayal gücüyle, pratikle yani yaşamın tüm alanlarıyla ilişkilerini onların kendi terimleriyle anlamaya çalışır. Bu araştırma yöntemi, araştırılan ve araştırmacı arasında uzun süreli ve yakın bir ilişkiye dayanmaktadır. Bu güvene dayalı yakın ilişki pek çok etik sorunu da beraberinde getirir. Bu yazıda insan araştırmalarında uyulması gereken etik kritelerin ortaya çıkışına ve özellikle son 30 yılda bu kuralların hızla kurumsallaşmasının etnografik araştırmalar üzerindeki etkisine bakılacaktır. Bu tartışmalar bir yandan etnografik yönteme ilişkin etik kodların sınırlarını gösterirken bir yandan da gündelik hayattaki ilişkileri merkezine alan etnografik araştırmaların daha genel politik ve etik meselelerle nasıl ilişkileneceğine dair soruları ortaya çıkarır. Yazının ikinci kısmı Türkiye'de etnografik araştırmalarda etik soruları nasıl düşünebileceğimizle ilgilidir. Sonuç bölümünde ise etnografik araştırmaların giderek etik yaşamla ilgili sorulara yöneliyor oluşuyla ilgili kısa bir tartışma yer almaktadır.Publication Metadata only Integration of Syrian refugees in Turkey: challenges and opportunities(Ekonomi ve Finansal Araştırmalar Derneği, 2019) Department of Sociology; Şimşek, Doğuş; Teaching Faculty; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; 238422This article examines the processes of refugee integration in Turkey and aims to provide a comprehensive assessment of the challenges and opportunities to a holistic refugee integration scheme in Turkey. It also tries to put forward policy recommendations for better harmonization of Syrians in Turkish communities. The data presented in this article consists of 50 (25 female, 25 male) semi-structured in-depth interviews conducted with Syrian refugees in Istanbul. The questions were asked to Syrian refugees include what integration means to them, their experience in the process of access to rights, particularly in work and education. In line with a comprehensive literature review and a qualitative research, this article aims to fill the gaps in the literature on refugee integration in Turkey and offers policy recommendations. In this article, the effects of Turkey's immigration policy on the integration processes of Syrian refugees are examined in line with the research findings and policy recommendations are presented in order for Turkey to have a holistic integration policy. It is argued that rights-based approach is needed for a successful integration processes Syrian refugees. Findings suggest that Syrian refugees experience difficulties in accessing the fundamental rights. / Bu makale, Türkiye'deki mülteci entegrasyon süreçlerini incelemekte ve Türkiye'deki bütüncül bir mülteci entegrasyon projesine yönelik zorlukların ve olanakların kapsamlı bir değerlendirmesini yapmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Suriyeli mültecilerin entegrasyonu için politika önerileri ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu makalede, Suriyeli mültecilerin entegrasyon süreçlerinin başarılı olması için hak temelli politikalara ihtiyaç olduğu savunulmaktadır. Literatür taraması ve İstanbul’da bulunan 50 Suriyeli mülteci (25 kadın, 25 erkek) ile yüz yüze yapılan derinlemesine görüşmelere dayanan bu çalışma kapsamında İstanbul’da görüşülen Suriyeli mültecilere entegrasyonun onlar için ne ifade ettiği çalışma ve eğitim başta olmak üzere haklara erişim sürecindeki deneyimleri gibi konularda sorular sorulmuştur. Bu çalışma, Türkiye'de mülteci entegrasyonu alanına katkı sağlamayı, bu alandaki boşluğunu doldurmayı hedeflemiştir. Bu makalede, Türkiye'nin göç politikalarının Suriyeli mültecilerin entegrasyon süreçlerine etkisi, saha çalışması sonucunda elde edilen bulgular kapsamında incelemekte ve Türkiye'nin bütüncül bir mülteci entegrasyon politikasına sahip olması için öneriler sunmaktadır. Araştırma bulguları, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin temel haklara erişimde önemli zorluklar yaşadıklarını göstermiştir.Publication Metadata only Kentsel Türkiye'de 2008 ekonomik krizinin aileler üzerindeki etkileri: ön bulgular ve veri tanıtımı(İstanbul Üniversitesi, 2013) Aytaç, Işık; Birdal, Banu Kavaklı; İbikoilu, Arda; Department of Sociology; Rankin, Bruce; Faculty Member; Department of Sociology; College of Social Sciences and Humanities; N/AThe economic crisis that erupted in the US real estate and finance markets has spread over the world inshort while and became global crisis affecting both developed and developing countries. While many havelost their jobs, those who remained employed experienced wage cuts, decrease in social benefits and extendingwork hours. The impacts of an economic crisis on country and different social groups vary accordingto the country's economic and institutional structure and policy choices of those in power. However, certainsegments of the society are particularly vulnerable to the crisis. Our aim in this paper is to examine the impactof the 2008 economic crisis on families and households and introduce our field study that is based on samplerepresentative of urban Turkey to social scientists who would be interested in collaborative works. / 2008 yılında ABD kredi ve emlak piyasalarında başlayan finansal ekonomik kriz kısa zamanda gelişmiş ve geliş- mekte olan ülkeleri kapsayan küresel bir kriz haline geldi. Kriz sebebiyle pek çok kişi işini kaybederken işlerini koruyan nispeten şanslı kesim ise ücret kesintisi, sosyal güvencelerinde gerileme, çalışma saatlerinde değişiklik gibi olumsuzlukları yaşamak durumunda kaldı. Krizin ülke ekonomilerini ve çeşitli sosyal grupları ne şekilde etkileyeceği her bir ülkenin ekonomik ve kurumsal yapısına ve politika yapıcıların tercihlerine göre değişir. Ancak, toplumun belirli kesimleri krizin olumsuz etkilerine karşı özellikle korunmasızdır. Bu makalede amacımız krizin aileler üzerindeki etkilerini incelemek ve yaşanan ekonomik zorlukların haneye ne şekilde yansıdığını saptamak ve kentsel Türkiye'yi temsil eden çok geniş kapsamlı saha çalışmamızı tanıtmak ve ilgilenen sosyal bilimciler ile ortak çalışmalara açık olduğumuzu duyurmaktır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »